Zeynepgül Ene

Zeynepgül Ene


Başarıya giden uzun yol

14 Eylül 2018 - 10:20

"Sporda başarıyı tanımlayabilmek için önce geleceklerini inşa etmek istediğimiz yaş grubunun özelliklerini iyi bilmek ve detaylı bir durum analizi yapmak gerekiyor. Başarıda ve başarısızlıkta etkili olabilecek tüm paydaşlar ile faktörleri doğru tespit etmek ve bizi başarıya götürecek yolu kendi gerçeklerimize, hedeflerimize göre çizmek olduğuna inanıyorum."
 
 U20 Kız Milli Takımımızın temmuz ayı başında oynadığı Division B Şampiyonası'nı 5. bitirmesi ve ilk üç takım arasına giremeyerek Division A’ya çıkamamasının ardından, önümüzde iki seçenek görünüyor. Ya kafamızı kuma gömecek, bu sonucu hazırlayan onlarca gerçek nedeni görmezlikten gelerek bunu tarihi bir başarısızlıkmış gibi göstereceğiz, taşın altına elini sokma cesareti gösteren, milli takım ekibini, hatta oyuncuları tek suçlu gibi hedef gösterip, yargılayacağız ya da bu tabloyu objektif bir şekilde değerlendirmek için bunu bir fırsat olarak görüp, bizi bu sonuca mahkum eden tüm gerçekleri bir bir ortaya koyacak ve çözüm üretmenin yollarını konuşacağız. 
 
Başarıyı, özellikle sporda başarıyı tanımlayabilmek için önce geleceklerini inşa etmek istediğimiz yaş grubunun özelliklerini iyi bilmek ve detaylı bir durum analizi yapmak gerekiyor. Başarıda ve başarısızlıkta etkili olabilecek tüm paydaşlar ile faktörleri doğru tespit etmek ve bizi başarıya götürecek yolu kendi gerçeklerimize, hedeflerimize göre çizmek olduğuna inanıyorum.

Son altı aydır, A Kadın Milli Takımımızın yanı sıra altyapı kız milli takımlarımızın maç ve kamp planlaması için de çalışıyorum. Aynı zamanda yazımın girişinde sözünü ettiğim Türk kadın basketbolunun geleceğini şekillendirecek, gelişimini ve başarısını sağlayacak yol haritasını oluşturacak modelin nasıl olması gerektiğine karar verebilmek için durum analizi yapıyorum. Kadın basketbolunun önemli paydaşlarıyla bazen resmi, bazen ise spontane ortamlarda bir araya gelerek yetenek tespiti, oyuncu ve antrenör performans gelişimi, kulüp ve lig yapıları, başarıda süreklilik ve kaynak yaratma, iletişim, elit oyuncu kariyer planlama, basketbolda çocuk ve genç sporcuları koruma programı başta olmak üzere birçok konuda fikir ve bilgi alışverişinde bulunuyoruz.

Türk kadın basketbolunun yakın geleceği ve önümüzdeki on yılını planlarken, başarıda sürekliliği sağlayacak bir sistem oluşturmak en önemli önceliğimiz olmalı. Yetenekleri daha bilimsel ve denenmiş metotlarla tespit etmeliyiz. Keşfedilen yetenekleri geliştirecek antrenör ve kulüp yapılarını en sağlıklı ve doğru şekilde oluşturmaları için kulüplere yol göstermeli ve oyuncu yetiştirmeyi teşvik edici bir yapı oluşturmalıyız.

Altyapı milli takımları seviyesindeki en büyük problemlerimizden biri, milli takımlara oyuncu yetiştiren kulüp sayısı çok az olduğu için bazı yaş gruplarındaki oyuncu havuzunun dar olması. Örneğin 92-93-94 doğumlu jenerasyon, altyapı milli takımlarında madalya alan ve A Milli Takım'a çok sayıda oyuncu veren bir jenerasyon iken, onu takip eden 96-97-98 jenerasyonunda aynı başarıdan söz edemiyoruz. Bu jenerasyonda A Milli Takım adayı oyuncu sayısı çok az ve altyapı milli takımları havuzu dar. Başarıda süreklilikten söz etmek için her yıl bir milyondan fazla çocuğun dünyaya geldiği ülkemizde her yaş grubunda elit seviyede oyuncu sayısını mutlaka artırmak zorundayız. 
 
U20 Milli Takımı yaş grubu olan 98-99 doğumlu jenerasyonun en değerli oyuncularından olan Meltem Yıldızhan ve İnci Güçlü’nün turnuvaya kısa bir süre kala sakatlanması, keza Şelale Kepenç’in hazırlık sürecinde önemli bir sakatlık geçirmesi ve takımdan uzun süre uzak kalması, teknik ekibin işini çok zorlaştıran bir duruma yol açtı. Bunun sonucunda Ümit Milli Takımımızın kadrosunda daha fazla 2001 doğumlu oyuncuya fırsat veren teknik ekibin bu durum, keyfi tercihi olmaktan ziyade başka alternatifleri olmamasından kaynaklandı.

Farkında olmamız gereken başka önemli bir konu da milli takımlara oyuncuların atletik, mental ve basketbol bilgisi olarak yeterince hazır gelmeyişi. Üstüne bir de ümit seviyesindeki oyuncularımızın kendi kulüplerinin A takımlarında çok az süre ve sorumluluk aldığını biliyoruz. Milli takım adayı olan tüm oyuncular kampa geldikleri ilk gün en güçlü, en hazır durumda olmak zorundalar. Maksimum altı, yedi hafta çalışma imkanı olan yaz döneminde oyuncuları performans olarak çok yukarı çekmek, eksik basketbol becerilerini ve oyun bilgisini kazandırmak, bir de üstüne üstlük kazanan takımlar yaratmak neredeyse imkansız. Milli takımda hazır gelen sporcuya bizim görevimiz, milli takım değerlerini ve kültürünü öğretmek, birlikte oynamayı ve elit seviye turnuva ve maçlar ile en üst düzeyde tecrübe kazanmasını sağlamak olmalıyken, çoğunlukla en temel beceri ve alışkanlıkların kazanılması, hatta yanlış alışkanlıklarının düzeltilmesi gerekiyor.

Diğer önemli sorunlara değinmek gerekirse, antrenörlerin kendilerini geliştirebileceği eğitim imkanlarının var olmaması, mevcut kulüplerin tesislerinin yetmemesi, bu nedenle yeterli sayıda antrenman yapma imkanı olmaması, kulüp takımlarında sağlık ve performans ekiplerinin ya olmaması ya da yetersiz olması nedeniyle çok sayıda sakatlık meydana gelmesi, oyuncuların mental gelişimi ve kariyer planlaması için gerekli donanım ve farkındalığın olmayışı, ailelerin önceliğinin sporcu çocuklarının basketbol gelişimini sağlıklı tamamlamaktan önce hızlıca profesyonelliğe geçiş yapması, menajerlik sistemindeki hatalar ve sporcuların yanlış yönlendirilmesi, genellikle tecrübeli ve üst kategori antrenörler yerine, çok genç dolayısıyla tecrübesiz antrenörlerin altyapıda olması olarak sayılabilir.

***
 
Altyapıda başarı veya başarısızlık tek başına ne milli takımların, ne de kulüplerin sorumluluğundadır. Burada federasyona düşen görev, tüm paydaşların gelişimine ve kulüplerin daha güçlü yapılanmasına sürekli destek vermek ve yol gösterici olmaktır. FIBA Dünya sıralamasında A takımlar seviyesinde 7., altyapı kızlarda 21. sıradayız. Küçük yaş gruplarından itibaren sistemini kurmuş dokuz Avrupa ülkesi bizden önde. A takım seviyesinde bu ülkelerin çoğundan daha profesyonel liglere ve sporculara sahibiz. Altyapıya da aynı profesyonelliği ve sistemi getirebildiğimiz gün fabrika gibi oyuncu yetiştireceğimizden hatta dışarıya oyuncu ihraç edeceğimizden şüphem yok.

Daha erken yaşta, daha doğru metotlarla spora başlamaya, daha çok sayıda sistemli ve doğru çalışan kulübe, daha donanımlı ve altyapıda gelecek görerek kendine yatırım yapan antrenöre, daha bilinçli sporcu velilerine, daha çok sayıda ve dünya standartlarında donatılmış basketbol tesislerine, sporcularımızın eğitimle sporu bir arada yürütebilecekleri bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Bu güzel ülkede keşfedilmeyi ve fırsat verilmeyi bekleyen, her spor branşına yetecek kadar yetenekli, yürekli çocuk var. Buna gönülden inanıyorum.

Tüm milli takım teknik ekiplerinde milli duygularla yüreğini, zamanını, bilgi ve tecrübesini ortaya koyarak canla başla çalışan herkese, altyapıya yatırım yapan ve oyuncu, antrenör yetiştiren kulüplerimize ve sağlık ve performans anlamında hem altyapı hem de A takımda her zaman bize destek veren Acıbadem Sağlık Grubu'na da müteşekkirim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum