Kızım Çağla Irmak ile OAKA'da Ergin Ataman'ın davetiyle gittiğimiz final serisinde Panathinaikos'a uğurlu geldik... Olympiacos karşısında durumu önce 2-1'e getiren PANA sonraki iki maçı da alınca Ergin Hocam bu kez de Yunanistan'da kupa kaldırdı.
Dev OAKA salonunun önüne geldiğimizde açıkçası biraz tedirgindik. İçeri hemen girer miyiz? Yerimizde oturabilir miyiz? Muazzam güvenlik tedbirlerine rağmen her şey o kadar pürüzsüz akıp gidiyordu, ki arabadan indikten sadece 5 dakika sonra yerimize oturduk.
Harika atmosferde muhteşem bir mücadele seyrettik. Maçın kırılma anı; gerilimden dolayı sete set hücumda PANA, bir türlü sayı bulamazken savunma kaynaklı sayı üretmek zorunda olduklarını anlayan Ergin Ataman’ın kenarda savunma adımlarıyla takımına enerjiyi vermesiydi. Üç hücum üst üste takımla beraber savunma yapan Ataman, bu 3 topun tamamını durdurup üstüne hızlı sayı bulunca maçın ve finalin psikolojisi, ritmi, her şeyi döndü. Bu maçın ardından diğer kalan iki maçı da alan Ergin Ataman’ın yönettiği Panathinaikos şampiyon oldu.
İş hayatımın çok yoğun bir döneminin bitimi ve yenisinin başlaması öncesinde 1 haftalık kısa bir zamanım vardı. Bunu 25 yaşını bitirecek kızım Çağla Irmak’la baba-kız tatili yaparak değerlendirmeye karar verdik. Avrupa’yı gezelim, trenle çıkalım yollarda döndük dolaştık. Yunanistan Adalar ve Atina’ya ikili ardından kızım için Roma, Bordeaux, Porto ve Lizbon rotasını çizdik.
Bu turda hem lojistik hem de kısa zamanda kaliteli zamanı yakalama adına gurme ve gezgin eski hakem Ufuk Akyüz’e danıştım. Lezzetli hayatın tecrübeli ismi Akyüz, “Sakız Adası sonra gece Cruise gemiyle Atina’ya geçmenizi tavsiye ederim” dedi. Biz de “Tamam” dedik… Yolculuk planımızı da verdi: “İner inmez araba kirala, Chios’u yaşayacak şekilde yakın Karfas’ta kal; Pyrgi, Mesta’ya zaman ayır. Restoran adı vermeye gerek yok beğendiğin yere gir. Kambos, Komi, Lithi, Mavravolia, Lagada, Olimpi Mağarası vs. vs…” Tavsiyelerini eksiksiz dinledik.
Önce Urla’da 1 gece Enis ve Giz Berki’lere misafir olduktan sonra Çeşme’den sabah erkenden Sakız Adası’na geçtik. Dört gece beş tam günde gezilebilecek her yeri dolaştık.
Yunanistan’da basketbol kuşkusuz en sevilen spor… Ama sadece rekabet değil, oyundan keyif almak, basketbol dilini paylaşmak için seviliyor. Tamam, Panathinaikos ve Olimpiakos ikilisinde bizim 3 büyükler arasındaki muhteşem “aşk”ın benzeri yaşanıyor. Ama oyuna saygı her yerde devam ediyor. Adada toplam 585 km yol yaptık. Her girip çıktığımız köyde bir basketbol sahası vardı. Hem de ne sahalar! O günlerde böyle bir yazı yazacağımı düşünmediğim için fotoğraflarını çekmedim. İnternetten bulduğum Rodos ve Atina’dan iki fotoyu yazıya ekledim. Hepsi aynı standartta, potalar, zemin, cam panyalar, çemberler ve en önemli detay ise fileler... Üstüne bir de manzaralı sahalar. Her potada akşamüstü oyun başlıyor.
Biz Sakız Adası’na vardığımızda Yunanistan Basketbol Ligi Final Serisi de başlamıştı. İlk maçı otelimizde seyrettik ve üzüldük. İkinci karşılaşmayı 12. yüzyılda kurulan 'Mesta Köyü Meydan Kıraathanesi’ndeki büyük TV’de köy halkıyla beraber seyrettik. Şöyle düşünün seyredenlerin yaş ortalamasını ben düşürüyordum. Muhtemelen bazıları köyün kuruluşundan beri aynı kahvede oturuyordu! Olimpiakoslu burada fazlaydı. Ergin Ataman ayrı bir seviliyordu!
İlk yarı kötü gidince totem yapıp belki Pyrgi Panathinaikosludur diye köyü değiştirelim dedik. Devrede 5 dakikada komşu köye geçtik; haklı çıktık. Komşuda Yonca bayrakları asılıydı. Yaklaşık 1200 yaşındaki bu köyde ise maçı biraz daha gençlerle seyrettik. Özellikle meydandaki kafelerin genç çalışanları PANA’yı tutuyordu. Ama yer değiştirmek pek işe yaramadı seri 2-0 oldu; biraz da umutsuzlukla otelimize ve tatilimize döndük. Ertesi gün Sakız’ın keyfini çıkarmaya devam ettik.
Aklım bir taraftan Atina’daydı. Yunanistan turuna başlamadan önce Ergin Ataman’ı aramış, yemek randevusu için sözleşmiştik; ama takımın değerli üyesi masör Paris Dermanis’in vefatı ardından kaybedilen maçlar da eklenince yemeği ertelemeye karar verdik. Böylece 10 Haziran akşamki maç için sözleştik. Sağ olsun bench arkası biletlerimizi gönderdi. Biletlerimiz davetiye olmasına rağmen üzerinde ücret yazıyordu. Oturduğumuz yerin yetkilisi Yannis ile konuştuğumda öğrendim ki takımdan kim bilet isterse istesin onun hesabından o ücret (Koltuk 120 €) kesiliyormuş. Açıkçası kulübü koruyan bu prensibi çok beğendim.
Dev OAKA Salonu'nun önüne geldiğimizde açıkçası biraz tedirgindik. İçeri hemen girer miyiz? Yerimizde oturabilir miyiz? Muazzam güvenlik tedbirlerine rağmen her şey o kadar pürüzsüz akıp gidiyordu, ki arabadan indikten sadece 5 dakika sonra yerimize oturduk. Harika atmosferde muhteşem bir mücadele seyrettik.
Maçın kırılma anı; gerilimden dolayı sete set hücumda PANA, bir türlü sayı bulamazken savunma kaynaklı sayı üretmek zorunda olduklarını anlayan Ergin Ataman’ın kenarda savunma adımlarıyla takımına enerjiyi vermesiydi. Üç hücum üst üste takımla beraber savunma yapan Ataman, bu 3 topun tamamını durdurup üstüne hızlı sayı bulunca maçın ve finalin psikolojisi, ritmi, her şeyi döndü. Bu maçın ardından diğer kalan iki maçı da alan Ergin Ataman’ın yönettiği Panathinaikos şampiyon oldu.
Kızımla müthiş keyifli geçen 8 iünün ardından gördüklerimle yaptığım birkaç tespit açıkçası canımı sıktı.
· Öncelikle biz sandığımız kadar misafirperver değiliz. Gerçek misafirperverlik seviyesi başka bir şey... Bunun altını dolduracak çok fazla şey var. Öncelikle dürüstlük ve içtenlik oranı bizim çok üzerimizde...
· Sporu spor olarak seviyor ve seyrediyorlar. Biz, kavga ve rekabet için…
· Mutfak ve hizmet standardı… Neredeyse tüm yemekleri aynı usta yapıyormuş gibi. Sunumundan lezzetine, ortamından fiyatına hepsi aynı standartta…
· Kesinlikle bizden daha az ama daha verimli çalışıyorlar. Nitelik mi, nicelik mi önemli? Net cevabını aldım da geldim.
· En önemlisi, mutlu ve keyifliler. Yaşadıkları her anın hakkını verip alıyorlar.
Umarım bizler de kendi vatanımızda daha mutlu ve keyifli olmayı öğrenebiliriz.
YORUMLAR