Topu bir fırça gibi kullanan son ressam, sahnelere veda etti. Milos Teodosic, basketbolu hız
ve atletizmden ibaret görmeyenler için bir hatıra değil, bir ilham kaynağı olarak hatırlanacak.
Avrupa basketbolunun son 20 yılına damga vuran en özel oyun kuruculardan biri olan Milos
Teodosic, sahalara veda etti. Sahadaki varlığıyla sadece sayı yazdırmadı; ritim verdi, düzen kurdu, oyunu resmetti.
2006 yılında profesyonelliğe adım atan Teodosić, CSKA Moskova, Olympiakos gibi Avrupa’nın dev kulüplerinde oynarken, bir oyun kurucudan çok daha fazlasıydı: Basketbolun sahadaki bestecisi.
Teodosic’i Diğerlerinden Ayıran Neydi?
Basketbolu algoritmalarla tarif etmeye çalıştığınızda, Milos Teodosic, daima dışarıda kalır. Çünkü onun oyunu formülle değil, hissiyatla oynanırdı. Hızlı değildi, çok atlamazdı, savunmada yıldızlaşmazdı. Ama top elindeyken zaman yavaşlar, takım arkadaşları doğru yerde olur, rakip savunmalar çözülmeye başlardı. Onun pasları sayıdan çok hikâye anlatırdı.
Teodosic, “saha görüşü” tanımını adeta yeniden yazdı. Oyun zekâsı, temposu ayarlama
becerisi ve pasörlükteki zarafetiyle basketbolu sadece oynayan değil, yöneten bir figürdü.
İstatistiklerle Anlatılamayan Oyuncu Elbette onun rakamları da etkileyici:
- EuroLeague’de 270+ maç
- 11 sayı – 5 asist ortalaması
- 2.8 asist/top kaybı oranı
Ancak bu rakamlar onun yaptığı sanatın sadece bir kenar notu. Jeneriklere giren pasları,
oyunu domine ettiği anlar ve sahadaki liderliği, istatistiklerin çok ötesindeydi. 2016 yılında CSKA Moskova ile kazandığı EuroLeague şampiyonluğu, kariyerinin zirvesiydi. Sırbistan Milli Takımı'yla 2014 FIBA Dünya Kupası’nda final oynayan Teodosic, uluslararası
sahnede de sorumluluk alan bir liderdi.
NBA’de Değil, Avrupa’da Efsaneleşti
Kariyerinde kısa bir NBA durağı oldu ama asıl ait olduğu yer Avrupa sahalarıydı. Çünkü NBA, artık Milos Teodosic gibi sistem kuran değil, sistemin parçası olan oyuncuları istiyor. Oysa Teodosic, sistemi taşıyan adamdı.
NBA’de belki yıldız olmadı ama Avrupa’da sanatçıydı. Sistemi sanat eserine dönüştüren, sezgiyle pas atan, savunmanın dengesini bir anda bozan... Yeni nesil oyun kurucular için hâlâ bir referans, bir ilham.
Sanatın ve Zarafetin Vekili
Teodosic'in vedası, bir oyuncunun sahadan ayrılışı değil; bir basketbol kültürünün kapanan
perdesi. Günümüzde üçlük yüzdeleri, pick&roll verimlilikleri, spacing gibi terimlerle tarif edilen oyunda, o hâlâ basketbolu bir sanat olarak gören son neslin temsilcisiydi. Top elindeyken tribün susar, herkes beklerdi. Çünkü o pas gelecekti.
Teşekkürler Miloc Teodosic.
Basketbol sadece kazanmak değil, göstermekse eğer… Sen bunu en iyi yapanlardandın.
YORUMLAR