Kontrol

Bazı isimler vardır ki, kurduğu bir set ile basketbol tarihinin kaderini belirler. 2019-2020 sezonunda yaptıkları ve yapamadıkları ile oyunu şekillendiren Ergin Ataman, Zeljko Obradovic, Pablo Laso, Ioannis Sfairopoulos ve Frank Vogel'i, artıları - eksileriyle Ribaund'un sayfalarına taşıdık. Bu ayki kapağımızı da süsleyen bu dosyada yazarlarımız, taktik tahtasına çizdikleriyle dünya basketboluna yön veren isimleri kaleme aldı...

06 Mart 2020 - 10:45
GÜLŞAH AKKAYA

HEDEF
ERGiN ATAMAN


"Avrupa’da kazandığı Montepaschi Siena ile FIBA Saporta Kupası (2002), Beşiktaş ile FIBA Euro Challenge (2012), Galatasaray ile EuroCup (2016) Ataman'ın heybesindeki kupaların en önemlileri olarak öne çıkıyor. Bu yıl ise en büyük hayaline, EuroLeague'e çok çok yakın..."

Sadece Türk basketbol tarihinde değil, Avrupa basketbolunda da ismini en iyiler arasına yazdıran Ergin Ataman, 2019-2020 Turkish Airlines EuroLeague sezonunda 21-3 galibiyet
mağlubiyet oranıyla Anadolu Efes’e, 24 haftada play-off garantileyen ilk takım olma başarısını yakalattı.

Cologne 2020 Final-Four’unun en büyük adayları arasında gösterilen Anadolu Efes, koç Ataman’ın liderliğinde hayalini kurduğu EuroLeague şampiyonluğuna kavuşarak hem kendisi hem de kulübü adına bir ilki başararak tarihe geçecek mi?

Ergin Ataman’ın başantrenörlük kariyerinde Türkiye’de ve Avrupa’da kazandığı başarılar, kupalar saymakla bitmiyor. Avrupa’da kazandığı Montepaschi Siena ile FIBA Saporta Kupası (2002), Beşiktaş ile FIBA Euro Challenge (2012), Galatasaray ile EuroCup (2016) bunların en önemlileri arasında yer alıyor ve hedefın de ise şimdi EuroLeague şampiyonluğu var.

Yaşadığımız internet çağında artık her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşmamız mümkün. Şu an 5 saniyede LA Lakers’ın Lebron James için oynadığı birçok sete ulaşabiliriz; Shane Larkin’in sayı bulmada en çok kullandığı ve kuvvetli hissettiği hareketleri çıkarabiliriz veya Real Madrid’i analiz edebilecek bilgileri bulabiliriz.

Bugün artık, teknik ve taktiksel basketbol bilgileri takımları belli bir yere kadar taşıyor ve bundan sonra hedeflenen başarıya ulaşmak için koçların, diğer özelliklerini harekete geçirmesi gerekiyor. Bu özelliklerini çok iyi şekilde sergileyen, cesur söylemlerde bulunmaktan çekinmeyen, bazen bir strateji dahilinde olduğunu düşündüğüm demeçlerde bulunarak hem oyuncularının hem de diğer basketbolseverlerin rekabet duygularını harekete geçiren ve disiplin ile esnekliği sahadaki oyuncuları üzerinde iyi dengeleyebilen renkli bir kişiliğe sahip bir koç Ergin Ataman.

Ulaşılması çok zor gibi görünen hedeflere ulaşmanın mümkün olduğuna inandırıyor, bu yolda neler yapılması gerekildiğini iyi analiz edip bunu çalıştığı insanlara aktarabiliyor. Başarısızlığın bir seçenek olmadığını; fakat aksi takdirde tüm sorumluluğun kendisinde
olduğunu hissettiriyor.

Her anlamda, yönetim becerilerini en üst seviyede gerçekleştirebiliyor. Anadolu Efes’te de kadro mühendisliğini etkili şekilde yaptığını ve bunu başarırken oyuncuları bir puzzle parçaları gibi görüp teknik özellikleri ile birbirini tamamlayacak şekilde seçmeye özen gösterdiğinin de altını çizmek lazım.

Ergin Ataman’ın, Larkin ve Carlos Arroyo gibi yıldız oyuncularla rahatlıkla çalışabildiğini hatta cesur, kendine güvenen, insiyatif alan oyuncuları tercih ettiğini söyleyebiliriz. Şunu da eklemekte fayda var; oyuncularına sahada özgürlük verirken patronun kendisi olduğunu hissettiriyor çalıştığı yıldız ve egosu yüksek oyuncuların bireysellik ve skorerlik dengesini
iyi yöneterek takım bütünlüğüne olumlu yansımasını sağlıyor.

Anadolu Efes, bu sezon oynadığı basketbolla bütün izleyicilere keyif veriyor. Deplasmanda alınan Real Madrid ve CSKA Moskova galibiyetleri de tabii ki olayın kreması. Efes kültürünü yeniden canlandırıp, sahadaki rekabet duygusunu ve kazanma arzusunu hissettiren bir Anadolu Efes yarattı Ataman.

Final Four tek maç üzerinden eleme sistemi olduğu için, o gün neler olabileceğini kestirmek çok zor; ama şu bir gerçek ki; koç Ataman ve Anadolu Efes EuroLeague şampiyonluğuna çok yakın.

KUPALAR: 19
FIBA Saporta Kupası şampiyonluğu (2002)
FIBA EuroChallenge şampiyonluğu (2012)
EuroCup şampiyonluğu (2016)
7 Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu (1997, 2000, 2004, 2005, 2009, 2018, 2019)
4 Basketbol Süper Ligi şampiyonluğu (2009, 2012, 2013, 2019)
5 Türkiye Kupası şampiyonluğu (2004, 2005, 2009, 2012, 2018)



ELEŞTİRİ
ZELJKO OBRADOVIC


“Türkiye’de insanların, “Asla eleştirilmiyor” dediği Obradovic, bu defa bahsedileni kendi kendine ve hiç sakınmadan yapıyordu: Net bir şekilde Zeljko Obradovic’i eleştiriyordu!”

FATİH SABOVİÇ

Fenerbahçe Beko’nun THY EuroLeague’de Real Madrid’e 94-65 yenildiği maç, bu ay bu
sayfalarda yazmayı planladığım Zeljko Obradovic yazısının konusunu tamamen değiştirmeme sebep oldu.

“Bazen insanlar çok zaman geçtikten sonra bazı şeyleri anlıyor. O zaman da gelecek.” Bu sözler; Fenerbahçe Beko Koçu Zeljko Obradovic’in Ülker Arena’da Real Madrid’e 94-65 kaybedilen maç sonrası düzenlediği basın toplantısından…

Bir yandan takım adına ‘tüm sezonun özeti gibi’ olan maçı izlerken, diğer yandan sosyal medyadaki yorumları takip etmeye çalıştım. Her okuduğum Obradovic ve Fenerbahçe Beko yorumundan sonra düşündüğüm cümle, yazının girişinde yazılı olan cümlenin ta kendisiydi.

Obradovic’in geçmişte Panathinaikos’tayken ağır bir yenilgi sonrası sert rüzgârlar estirdiği basın toplantısını defalarca izlemişimdir. Orada, hedefte oyuncuları vardı. Çünkü onların ruhlarının OAKA dışında, sadece bedenlerinin OAKA’da olduğunu söylüyordu. Tercümanı, söylediklerini not alırken zorlanıyordu, çünkü koç bir an bile durmuyordu.

Real Madrid yenilgisi sonrası yaptığı basın toplantısını da baştan sona okudum. Türkiye’de insanların, “Asla eleştirilmiyor” dediği Obradovic, bu defa bahsedileni kendi kendine ve hiç sakınmadan yapıyordu: Net bir şekilde Zeljko Obradovic’i eleştiriyordu!

“Mental olarak kırgın olduğumuza yüzde 100 katılıyorum. EuroLeague’de bunun olmaması gerekiyor. Detaylara girmek istemiyorum; ama gerçekten konsantre olmadan oynadık. Molada oyuncularıma ‘Kendinize saygı duymuyorsanız burada tribündeki insanlara saygı duyun’ dedim. Ben her zaman oyuncularımın yanında olacağım. Fakat sahada kesinlikle savaşmadık.

Bugün takımımı maça hazırladığım yöntem belki de doğru değildi. Üç turnuvada üst düzey oynamak kolay bir iş değil. Ama bu maçın bahanesi bu değil çünkü Real Madrid de aynı şekilde 3 turnuva oynuyor. Bazen insanlar çok zaman geçtikten sonra bazı şeyleri anlıyor. O zaman da gelecek… Bu sezon EuroLeague’de bir şeyler yapabileceğimizi görmüyorum.”

Aslında yukarıda yazılı olan paragraf, yani Zeljko Obradovic’in Real Madrid maçı sonundaki demeci her şeyin özeti gibi… Fenerbahçe zorlu yollardan geçip Avrupa’da istikrarı, Türkiye’de ligi domine etme gücünü kazandı. Obradovic’le her şey zirve yaptı. Erkek basketboldaki marka değeri, her maç tamamen dolan salon... EuroLeague zaferiyle Türkiye’nin adına yapılan katkı, basketbola yönelen bir nesil…

Winner’ takımın temel taşları Ekpe Udoh ve Bogdan Bogdanovic’in gidişi sonrası başlayan domino etkisi ve ‘rüyadan uyanış’ süreci… Özünde her takımın ‘metal yorgunluğu’ veya bütçe ya da bambaşka sebepler dolayısıyla dönem dönem yaşadığı problemli zamanların başlaması mental çöküşü hazırladı.

Koç Obradovic’in, “Sahada savaşmıyoruz. Bu sezon EuroLeague’de bir şeyler yapabileceğimizi görmüyorum” demeci… Ve son olarak; 28 yıllık koçluk kariyerindeki 42. kupayı yukarıdaki açıklamaları yaptığı günden 3 gün önce kazanan bir hocanın kendi kendini açıkça eleştirmesi… Anlayacağımız, hayatta kimse ‘dokunulmaz’ değil…

Geçtiğimiz günlerde denk geldiğim bir Çin atasözünde şöyle diyordu; “Dünyada kusursuz iki insan vardır: Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır.” Altına hiç şüphesiz imza atabilirim atmasına… “Bazen insanlar çok zaman geçtikten sonra bazı şeyleri anlıyor. O zaman da gelecek.”Umarım o zaman geldiğinde hepimiz, gerçekten Obradovic’in burada bulunduğu süreçte anlatmaya çalıştığı bazı şeyleri anlayabilmiş oluruz ya da en azından -o zamana kadar- anlatılanları özümseyerek anlama potansiyeline kavuşmuş olabiliriz…

KUPALAR: 42
2 FIBA Avrupa Yılın Koçu (1994, 1995)
3 EuroLeague Yılın Koçu (2007, 2011, 2017)
9 EuroLeague şampiyonluğu (1992, 1994, 1995, 2000, 2002, 2007, 2009, 2011, 2017)
2 Saporta Kupası (1997, 1999)
7 Yunanistan Kupası (2003, 2005–2009, 2012)
4 Yunanistan Yılın Koçu (2000, 2007, 2009, 2011)
11 Yunanistan Ligi şampiyonluğu (2000, 2001, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011)
İtalya Süper Kupası (1997) - Yugoslavya Ligi şampiyonluğu (1992) - Yugoslavya Kupası (1992)
4 Basketbol Süper Ligi şampiyonluğu (2014, 2016-2018)
3 Türkiye Kupası (2016, 2019, 2020) - 3 Cumhurbaşkanlığı Kupası (2013, 2016, 2017)



GÖRÜNMEZ KAHRAMAN
PABLO LASO


“Laso’yu Laso yapan en önemli faktör, 2006'dan itibaren Avrupa’da basketbolun hakimi olan İspanya’nın ekolünü en iyi şekilde temsil etmesi. Pablo Laso ve öğrencileri, basketbolun yazılı ve yazılı olmayan kurallarını bizlere en iyi şekilde gösteriyor.”

BERTAN ERMAN

Açıkçası, EuroLeague’i 2010’ların ilk yarısından itibaren sıkı bir şekilde takip etmeye başladım. NBA’de belli başlı takımların tekelinde geçen final serileri, beni Avrupa’ya yönlendirdi. Bu yönlendirme sonucunda, EuroLeague’de yer alan takımları daha yakından takip etmeye başladım. Doğal olarak Real Madrid de bunlardan biri oldu.

Şu bir gerçek ki, Real Madrid son yıllarda, ülkemizde büyük bir antipati kazandı. Bunu kesinlikle 2014-15 sezonuna bağlıyorum. Çeyrek final serisinde Anadolu Efes’i elerken yaşananlar, kendi evlerindeki kaotik bir maçta Fenerbahçe’yi yarı finalde mağlup etmeleri… Tatsız bir şekilde hatırladığımız bu maçlar ve daha fazlası…

Lakin neticeye bakacak olursak, Real Madrid son 10 yılda 4 kez finale kalıp 2 kez mutlu sona ulaştı. Oyuncuların performansları bir kenarda dursun; bu başarılarda Pablo Laso’nun etkisi hayli büyük. Bahsettiğimiz kişi, 1980’lerden 2000’lerin ilk yarısına kadar İspanya’da oyunculuk döneminde önemli başarılar elde etmiş, şu an Fenerbahçe Beko’nun başantrenörü Zeljko Obradovic’in öğrencisi olmuş bir isim.

Bask kökenli Pablo Laso, 2011 yılından bu yana hem Real Madrid’i hem de Bask Özerk Bölgesi’nin başantrenörlüğünü yapıyor. Obradovic tedrisatından geçmesi bir yana, Laso’yu Laso yapan en önemli faktör, 2006 yılından itibaren Avrupa’da basketbolun hakimi olan İspanya’nın ekolünü en iyi şekilde temsil ediyor olması.

Seri paslaşmalar, doğru yerde 3 sayılık basketler ve daha fazlası... Daha fazlasını teknik incelemeden sonra detaylı bir şekilde göreceksiniz. Bir kere İspanya, ABD’ye en yakın oyunu oynayan ülkelerden biri ve bunu kulüp bazında Pablo Laso’nun Real Madrid’inde görüyoruz.

Seri ve hızlı paslaşmalar, rakip savunmaların aklını alacak derecede akışkan. Laso, bu akışkanlığı, mevikdaşları olan oyuncular Serigo Llull, Fabien Causeur, Facundo Campazzo, Sergio Rodriguez, Luka Doncic gibi isimlerle sağladı ve sağlıyor. Potanın Los Galacticos’u, günümüz basketbolun yaptıklarını en iyi şekilde uygulamaya çalışıyor. Bunu son 5 yıldaki oyuncu kadrolarından da anlayabiliriz.

Evrimleşen 4 ve 5 numaralar; yani pota altı oyuncuları da birer iyi şutör. Sadece guardlar ve kısa forvetlerin şutlarından beslenmiyor. Anthony Randolph, Jeff Taylor gibi isimler de dip çizgilerden etkili üçlükler atabiliyor.

Real Madrid’in Laso döneminden bu yana yaptığı en iyi şeylerden biri de savunma. Dikkat edin; Llull, Fernandez, Reyes gibi İspanyollar ve entegre edilen yabancı oyuncular, rakiplerine çoğunlukla yakın savunma yapıyor. Bu yakın savunmada, hücumda yer alan oyuncular, bir anda panikleyip tuzağa düşüyor ve top kayıpları, hücum faulleri art arda geliyor. Real Madrid, istediklerini bu şekilde elde ediyor.

Laso’nun Real Madrid’i için en önemli nokta ise, daha fazlası diye adlandırdığım basketbolun tiyatral kısmı. Bahsettiğimiz Sergio Llull, Rudy Fernandez gibi isimler, yaptıkları yakın temaslı savunmalarda, karşısındaki hücumcuların vücut, kol, ayak hareketlerini iyi kontrol ediyor. Bu adamlar, karşısındaki hücumcunun topu aldığında kollarını havaya kaldırdığı zaman kafalarını sokup darbe alıyor; aldıkları darbeler, temaslar sert olmasa da, bunu iyi bir şekilde gösterip rakibin hücum faul yapmasına neden oluyor. Bu oyuncuların yaptıkları itirazlar, hakemleri de etkisi altına alabiliyor.

Real Madrid, işin teknik kısmının yanında, psikolojik savaşı da iyi bir şekilde kontrol edip sonuca varıyor. Sahada oynanan basketbolu antrenörler oynamıyor. Lakin antrenörler, o oyuncuları satranç oynayan bir insanın taşlarını kontrol ettikleri gibi kontrol ediyor, yönlendiriyor ve sonuca ulaşıyor.

Real Madrid’in bu başarılarının görünmez kahramanı Pablo Laso, kendini günümüz basketboluna ayak uydurmak için geliştiriyor; Real Madrid’in uzun vadedeki istikrarlı başarılarının başrolünde olmasının öncüsü oluyor. Pablo Laso ve öğrencileri, basketbolun yazılı ve yazılı olmayan kurallarını bizlere en iyi şekilde gösteriyor.

KUPALAR: 19
FIBA Intercontinental Cup şampiyonluğu (2015)
2 EuroLeague şampiyonluğu (2015, 2018)
2 EuroLeague Yılın Koçu (2015, 2018)
5 İspanya Ligi şampiyonluğu (2013, 2015, 2016, 2018, 2019)
6 İspanya Kupası şampiyonluğu (2012, 2014, 2015, 2016, 2017, 2020)
5 İspanya Süper Kupası şampiyonluğu (2012, 2013, 2014, 2018, 2019)
3 İspanya Ligi Yılın Koçu (2013–2015, 2018), 4 AEEB İspanya Yılın Koçu (2013, 2015, 2016, 2018)



SİHİRLİ DOKUNUŞ
IOANNIS SFAIROPOULOS


"Takımını bir makinenin çarkları gibi dizayn eden Ioannis Sfairopoulos, elleriyle işlediği
mozaiği sezon sonunda Avrupa kürsüsünde sergileyebilir."

OĞULCAN ÇOKSAYAR

2000'li yılların başına damga vuran İsrail temsilcisi Maccabi Fox Tel Aviv, son EuroLeague
zaferini tanıdık bir sima olan David Blatt yönetiminde yaşamıştı. 2013-2014 sezonunda yaşanan şampiyonluk sonrasında kabuk değiştiren Maccabi, bir türlü istediği kimyayı tutturamadı.

Başarı için yeni bir soluğa ihtiyaç duyan İsrail temsilcisi, takımı geçen sezon kasım ayında; 2014'ten 2018'e kadar Olympiakos'u çalıştıran, 2015 ve 2016 Yunan Ligi şampiyonluğu yaşayıp 2015 ve 2017'de iki EuroLeague finali oynayan Ioannis Sfairopoulos'a emanet etti.

Ioannis'in ilk sezonu, Olympiakos'ta geçirdiği sezonlar kadar ihtişamlı başlamadı. Maccabi Fox Tel Aviv, İsrail Ligi'ndeki dominasyonunu sürdürdü; ancak EuroLeague'de işler beklendiği gibi gitmedi. Takımın yeni formata ayak uyduramaması, kadro kimyasının uyumsuzluğu Yunan koç için, zorlu bir sürecin habercisi gibiydi.

Ioannis Sfairopoulos yönetimindeki Maccabi, 2017-2018 sezonunda olduğu gibi 2018-2019 sezonunda da EuroLeague'i 10. sırada tamamladı ve play-off'un dışında kaldı. Maccabi'deki ilk sezonunda Yunan koçtan sihirli bir dokunuş yapmasını beklemek çok da gerçekçi olmazdı. Yeni sezonda ise 'Ioannis'in sihirli dokunuşu' nihayetinde gerçekleşiyordu.

Yunan koç, takımın EuroLeague'de 11 galibiyet ve 4 mağlubiyetle yaptığı harika başlangıca liderlik etti. 2016'da yeni formatın yürürlüğe girmesinden bu yana, Ioannis'li Maccabi son 4 yılın en iyi açılışının altına imzasını attı. Sezon başında boyalı alanda beklediğini bulamayan Ioannis, takımına Quincy Acy, Othello Hunter ve Omri Casspi'yi kattı. Devre arasında Amar’e Stoudemire'i da ekibine ekleyen Yunan koç, pota altında elini bir hayli güçlendirdi.

Ioannis Sfairopoulos'in, hücumda yetersiz hamle opsiyonu olması ilk senesinde mucizeler yaratmasındaki en büyük engeldi. Skor üretmek için Wilbekin'in eline bakan Maccabi'de, en
büyük değişim hücum kombinasyonunda yaşadı. Aaron Jackson, Tyler Dorsey ve Elijah Bryant'ı da ekibine katan Ioannis, istediği koşullarda orkestrasını yönlendirmeye başladı.

Sezon genelinde yaşanan sakatlıklara rağmen kadrosunu geniş tutan Maccabi, Yunan koçun enfes öngörüsü ile hasret kalınan play-off'un kapılarını araladı. Skor dağılımını tüm takıma yayan Ioannis, taktiksel dehasını yeniden parkelere taşıyarak önemli eksiklerle çıkılan birçok maçta bilek büken taraf oldu. Ioannis, yetenek dağılımının yanı sıra taraftarını da oldukça etkili kullandı.

Yunan koç, Olympiakos yıllarından alışık olduğu ateşli taraftar profilini, basketbol bilgisiyle birleştirince içeride oynadığı 12 maçta yalnızca Real Madird'e boyun eğdi. Takımını bir makinenin çarkları gibi dizayn eden Yunan koç, EuroLeague'in yetenekli ellere sahip, şampiyonluğun favorisi olarak gösterilen ekiplerine karşı tüm otoriteleri yanıltmayı başardı.

Kritik galibiyet serileri ile play-off kotasına yerleşen Maccabi, Ioannis Sfairopoulos ile özlem duyduğu yıllara dönüş sinyalini verdi. Tek kişinin eline bakmayan, bir yapboz misali birbirini tamamlayan isimlerden kurulu takımıyla Final Four için mücadele veren Yunan koç, elleriyle işlediği mozaiği sezon sonunda kürsüde sergileyebilir. İki defa EuroLeague şampiyonluğunun kıyısından dönen Sfairopoulos, şeytanın bacağını bu sene kırar mı bilinmez; ancak yakın bir gelecekte o heyecanı yeniden yaşatacağı aşikar.

KUPALAR: 3
İsrail Ligi şampiyonluğu (2019)
İsrail Ligi Yılın Koçu (2019)
2 Yunanistan Ligi şampiyonluğu (2015, 2016)
Yunanistan Ligi En İyi Koçu (2015)



RAYLAR DİZİLSİN
FRANK VOGEL


“NBA sezonu boyunca bir şekilde Lakers’ı konuşuyor olmamız sürpriz değil. Bu denli dikkat çekici bir takımın konuşulmaması sürpriz olur ancak bazen tüm bu parıltılı sahnede bir adım geride kalanlar, atladıklarımız, yeteri kadar üstünde durmadıklarımız da yok değil...”

ALİ KONAVİÇ

Frank Vogel, Indiana döneminde inanılmaz bir sükse yaptıktan sonra koç profili olarak aşağı gitmiş ve hedefi şampiyonluk olan bir takım için arada hiç düşünülmemiş bir koçtu. Üstüne üstlük Lakers hemen o sezon bir Luke Walton faciası yaşamış ve bu açıdan koç tercihi konusunda iyice baskı altında bir hâldeydi. Öyle ki, Tom Izzo gibi büyük kolej koçları bile gündeme geliyor, NBA’in koç havuzu (çalışmayan isimlere bakıldığında) Lakers’ı tatmin etmiyordu.

Ancak sonra Frank Vogel-Jason Kidd formülü çıktı ve birçoklarını şaşırtan bu formül kısa sürede hayata geçti. Bu denklemin beraberinde getirdiği iki büyük soru işareti vardı: 1- Jason Kidd, baş antrenörlüğü fevkalade tartışmalı ve eski metodlarla yapmıştı. Hâlâ bu kafa yapısında mıydı?

2- Koçluğu başarılı yapamasa da Jason Kidd büyük bir isimdi ve böyle bir figürü Vogel’ın arkasına yazmak hiyerarşi sorunu yaratır mıydı? Vogel hep baskı altında mı çalışacaktı?

Hâlihazırda baskının hep olduğu ve olacağı, başarısız bir sezonun ardından LeBron’un yanına Anthony Davis’in eklendiği ve artık hedefin mutlaka şampiyonluk olduğu Lakers’ta Vogel yeterli olacak mıydı? Soruyu dolandırmaya gerek yok. Soru buydu.

İşin teknik kısmı ve Frank Vogel’ın hücum setleri bambaşka bir konu. LeBron ve Davis kağıt üzerinde her koç için inanılmaz bir konfor alanı ve birbirlerine doğal bir uyumlulukları var; ama diğer parçaları bu ikilinin yanına eklemek asıl mesele. Üstüne üstlük LeBron’un nasıl oynayacağı zaten belli; ancak Davis’in o ilk Clippers maçındaki geleneksel uzun tarzı kullanım şekli herkese 'eyvah' dedirttiğinde Vogel henüz ilk maçta soru işaretlerini daha yoğun hâle getirmişti.

Lakers’ı başarılı kılabilecek şeyin tartışmasız iki oyuncu çevresindeki diğer oyuncuların %100’üne yaklaşması olarak özetleyebiliriz. Bu olursa takım kazanacak, takım kazandıkça Vogel’ın özgüveni ve kredisi artacaktı. Ancak bunu başarabilmek 'özetle şu' demekten pekala çok daha zor ve bir koç mahareti gerektirdiği kesin. Mart ayına kadar olan süreç bizlere Vogel’ın ne kadar kabiliyetli bir koç olduğunu yeniden hatırlattı.

Indiana’yı Doğu finaline getiren süreçtekine benzemeyen bir kadro ve baskı var elbette; ama temelde orada çok iyi yaptığı bir işi yeniden yaptı Vogel; herkese iyi taşıyacağı gömleği dikti. Ne dar, ne bol. Hâl böyle olunca KCP kariyerinin en efektif sezonunu geçirirken, Dwight Howard’ın parkede bulunduğu her dakikanın bir anlamı olabiliyor.

Danny Green bazen sallansa da genelde eksi yazmıyor. McGee zaten Warriors’ta değiştirdiği oyuncu profilini iyice olumluya çeviriyor. Caruso bir süper kahramana dönüşürken, Bradley zaten iyi olduğu işleri yapıyor.

Lokomotif hızla hedefe ilerlerken 'Zaten olması gereken bu'cular Vogel’ın buradaki payını gözardı edebilir; ancak bu takımın yeni ve problem yaşamaya açık bir takım olduğunu
biz hatırlatalım.

Lakers’ın takas masasından çektiği Kyle Kuzma mevcut açmazların en büyüğü. Kuzma, Lakers’ın eski genç çekirdeğinin takımda kalan parçası ve Bogdanovic işi yatınca değerini yeniden hesaplayarak sezonu onunla bitirmeye karar verdiler. Bu anlaşılabilir bir karar; ancak şu an Kuzma ihalesinin Vogel’a kaldığı ve bir şekilde şu ana kadar çok iyi katkı alamadığı bu oyuncudan bir şeyler almak zorunda olduğu bir gerçek.

Tabii ki Pelicans döneminde Davis’in yanında gösterdiklerinin pek iç açıcı olmadığını hatırlatalım. Cümle devam ederken, Vogel’a yeni bir 'ihale' yönelttik bile. İşi bir hayli kolayladı; ancak büyük hedefin sancısı da büyük oluyor. Kariyerinde büyük bir adım atmak için de, bu yollardan geçen her koç gibi bu takımı rayına oturtmak zorunda.

Ancak Ekim’den bu yana yaptıklarıyla Vogel, 'o isim' olabileceğini bizlere gösterdi. Hem elit savunma malzemesinden çıkardığı ligin en iyi savunmalarından biriyle, hem de bence malzemenin üstünde iş çıkarttığı hücum performansıyla Lakers ara ara sallansa da, güçlü bir oyuna sahip.

Frank Vogel, Hollywood basketbolunun merkezinde ve aynı zamanda gölgelerinde. Lokomotif doludizgin giderken, rayların bakımıyla ilgilenmeye devam ediyor. Bu işin üstesinden gelmek hiç kolay değil. Haziran ayı geldiğinde işinin zaten kolay olduğu konuşuluyor olursa, zor işin üstesinden gelmiş demektir. Göreceğiz.

KUPALAR: YOK
2 NBA All-Star Takım Koçu (2014, 2020)

YORUMLAR

  • 0 Yorum