Hücum Ribaundu | Beklentinin altında, beklentinin üstünde

Murathanoğlu, "Fenerbahçe Beko, beklentilerin üzerinde ve altında bir başlangıç yaptı. Bu sezonun bir süreci de böyle gidecek diye düşünüyorum. Çünkü hakikaten çok tecrübeli bir takım değil. Yepyeni bir koç, yepyeni bir sistem, bir sürü yeni oyuncu... İnişler ve çıkışlar mutlaka olacaktır" derken, Gökberk ise sarı lacivertlilerin zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Hücum Ribaundu | Beklentinin altında, beklentinin üstünde
09 Kasım 2020 - 15:02
NBA’in başarılı bir şekilde bubble yönetimi ve Lakers’ın şampiyonluğuyla sona eren muazzam bir süreç. EuroLeague’de ise durum aksine. Avrupa’da hangi organizasyon öne çıkacak? Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko’nun gidişatı, LeBron James’in seviyesi… Murat Murathanoğlu ve Bilgin Gökberk, Hücum Ribaundu’nun yeni bölümünde son
gelişmeleri değerlendirdi.

- Anadolu Efes’teki kötü gidişat Larkin’in yokluğuna mı bağlı? Efes’in tutkalı sadece Shane Larkin mi?
 
Murat Murathanoğlu:
Larkin Efes’in çok önemli bir parçası ama Larkin yok diye de Efes oldukça kolay sayılabilecek maçların sadece bir tanesini kazanarak başlaması, kabul edilebilecek bir şey değil. Ama Efes’te geçen sezonun verdiği psikolojik bir sıkıntı var tahminimce.

Ben tam tersini bekliyordum. Bu kadar tecrübeli bir takımın öyle bir gelişmenin ardından, “Biz bu kadar iyi giderken siz sezonu bitirdiniz mi? Öyle mi? Bakın, şimdi biz bu seneye nasıl başlayacağız?” diyerek kaldıkları yerden devam edecek diye bekliyordum. En azından tahminim öyleydi. Ama tam tersi oldu. Bazı oyuncuların belli ki sıkıntıları var. Vücut dilleri çok kötü. Singleton, Barcelona’daki son yıllarına dönmüş. Micic’in, Larkin’in yokluğunda kendi görev tanımlamasını biraz
altüst olmuş. Micic gibi oynamıyor; öyle oynasa, Efes’in en az 2 tane daha galibiyet almasına yetebilirdi.

Bilgin Gökberk: Sezon başı… Biraz beklemek lazım. Bu sualler için erken. Efes tabii ki Larkin'le çok güçlü ama onsuz da iyi bir takım... Sezon başı ağır eleştiriler getirmek doğru değil. Sonuçta geçen sene iki ligde de sezon boyunca en tepede olan takımdan bahsediyoruz. Efes'i her zaman ciddiye almak lazım. Sezon başında inişler çıkışlar her takım için normaldir.

M.M.: Soyunma odasında bir problem var gibi gözüküyor ama içeriden hiçbir haber de gelmediği için spekülasyon yapmak istemiyorum. Sezon başında Efes benim şampiyonluğun en büyük favorimdi. Çünkü, geçen sezon kaldıkları yerden adeta hınç alırcasına devam edeceklerini düşünüyordum. Kadro, aynı kadro; antrenör, aynı antrenör. Sistem de
aynı sistem. Kadro, basketbol oynamayı; antrenör basketbol oynatmayı unutmuş olamaz.

Tabii ki Larkin çok önemli. Sezonun büyük bir bölümünü EuroLeague’in çok üzerinde bir seviyede oynattı. Bu da diğer oyuncuların işine yaradı. Baskılarını da azalttı. “Nasıl olsa Larkin var” psikolojisine de girdiler ama baktığımız zaman, kariyer olarak Micic, Simon, Dunston, Pleiss, Beaubois… Bunlar çok önemli kariyerler. Ben kendi açımdan bunun geçici bir dönem olduğunu düşünüyorum Efes için.

Shane Larkin nasıl dönecek bilmiyorum. Bir zamana ihtiyacı olacaktır. Ben Efes’in toparlanacağını düşünüyorum. Çünkü bu kadar kaliteli bir kadronun toparlanmamasını mümkün görmüyorum açıkçası. Eğer soyunma odasında çok ciddi bir şey yoksa…



- Fenerbahçe Beko, THY EuroLeague için beklentilerin üzerinde mi bir başlangıç yaptı? Fenerbahçe bir sürpriz mi?

B.G.:
Fenerbahçe için de beklemek lazım. Obradovic'ten farklı bir oyun oynayacakları belli, takım oyunu oynayacakları da belli. Ama daha sağlıklı bir şey söylemek için biraz daha beklemek lazım. Obra'dan sonraki zor geçiş sürecini şimdilik az hasarla atlatmış görünüyorlar. En zor süreci neredeyse kazasız belasız geçtiler.

M.M.: Fenerbahçe, beklentilerin üzerinde ve altında bir başlangıç yaptı. Bu sezonun bir süreci de böyle gidecek diye düşünüyorum. Çünkü hakikaten çok tecrübeli bir takım değil. Yepyeni bir koç, yepyeni bir sistem, bir sürü yeni oyuncu... İnişler ve çıkışlar mutlaka olacaktır.

CSKA maçındaki hakem yaklaşımı olmasa ki, artık buna Fenerbahçe taraftarı da alıştı. Kardeşim git bir bak ekrana! Her maçta buna bakılıyor. Fenerbahçe’de genç oyuncular kendilerine güvenleri artana kadar, birbirlerine uyum sağlayana kadar, koçun oyuncuları tanımasına kadar bunları yaşayacak. Enerjisi yüksek ve atletik bir takım. Enerjinin düşmediği anlarda, rakip kim olursa olsun; son anda maçın içinde kalmaya çalışacaktır ve başarılı olacaktır; ama tecrübesiz bir takımın da mutlaka inişleri ve çıkışları olacaktır.

Tecrübeli oyuncular da zaten saha içinde gençleri çekip çevirebilecek vasıflara sahip değil. Jan Vesely müthiş oynuyor. 1.5 sene aradan sonra eski Vesely seviyesine yakın oynuyor. De Colo bir takım için oynuyor bir de kendi için oynuyor. Takım için oynadığı zaman fark ettiriyor. Kendi için oynadığı zaman da zarar veriyor. CSKA’da Teodosic, Rodriguez, Higgins gibi oyuncularla birlikte oynadı. Burada onların yaptığı yük de ona verilmiş durumda.

Fenerbahçe şu anda bir arayış içinde. Beklediğim gibi, enerjilerini yüksek tutup genç oyuncuların ritmi arttıracağı maçlarda iyi gözüküyorlar. Bazı maçlarda da o acemilik kendini gösteriyor.

- Fenerbahçe Beko’nun çıkışına bağlı olarak, Igor Kokoskov’un yönetimi için neler söylersiniz? Onun Fenerbahçe’deki sistemi, Avrupa basketbolunda bir değişim oluşturabilir mi?

B.G.:
Kokoskov ciddi bir koç, hakiki bir koç... Önemli olan Fenerbahçe ve başarıya alışan camia ile koçun nasıl uyum sağlayacağı... Koçun takıma, takımın da koça alışması için onlara biraz daha süre vermemiz lazım.

M.M.: Açıkçası Kokoskov özellikle Bayern maçında çok hata yaptı. 9 dakikada iyi giden bir Fenerbahçe varken 5 oyuncuyu birden değiştirmesi, ikinci çeyrekte maçın böyle gitmeyeceğini hissini alamadı. İlk yarı bitiminde Biberovic’in niye girdiğini ve niye, “Hadi göster kendini!” diye oynadığını anlamış değilim. Böyle şeyler de bu kadar tecrübesiz ve genç takımları etkileyebilir. O açıdan Kokoskov’un gerçekten özellikle de oyuncu değişikliğinde hatası var.

Onun haricinde Kokoskov'u beğeniyorum. Akıllı bir koç ve inatçı olduğunu da zannetmiyorum. Takımını tanıdıkça, hangi oyuncuların birlikte oynayıp verim alabileceğini çözdükçe, takımı çok iyi çözecek. Onun oynattığı basketbol oturduğu takdirde, taraftarın çok keyif alacağı bir basketbol olacağı %100. Çünkü daha tempolu, bireyselliğe daha izin veren bir yapısı var. Oyuncularına da tecrübesiz olmalarına rağmen buna izin veriyor. Oyuncular için hakikaten büyük bir şans.



LAKERS BUBBLE'DA ŞANSLIYDI

- Los Angeles Lakers’ın bubble'daki şampiyonluk yolu kolay mıydı yoksa zor muydu? Sebepleri nelerdir?

M.M.:
Lakers’ın şampiyonluğunda en büyük ve en zorlu olması beklenen takımlarla eşleşmediler. Ama Clippers’ın soyunma odasındaki sorunlar, şampiyona bittikten sonra ortaya çıktı. LeBron’ın en büyük rakibinin Giannis ve Kawhi olduğu bir ortamda, her ikisinin takımının elenmesi, Doğu’da 5. sıradan gelen bir takımla final oynaması, bunların hepsi
biraz şans yani.

B.G.: Lakers, LeBron James ve Anthony Davis gibi iki oyuncusu olduğu için çok şanslı. Benim beklediğim bir sonuçtu Lakers'ın şampiyonluğu, bana normal geldi. 10 yıl sonra gelen anlamlı bir şampiyonluk ama geri dönüş deyince benim aklıma sadece Michael Jordan'ın ve o Chicago'nun dönüşü gelir. Babasının ölümü sonrası basketbolu bırakıp, beyzbola
başlayan Jordan, parkeye tekrar dönüp üst üste 3 şampiyonluk daha kazanması benim gördüğüm en fantastik geri dönüş. Böylesini bir daha hiç kimse başaramaz.

M.M.: Ama şu da bir gerçek ki, Miami de daha ilk maçta Dragic ve Adebayo sakatlanmasaydı, bu seri biraz farklı olabilirdi. Lakers yine kazanabilirdi ama daha zor olurdu. Lakers’ın bence en büyük başarısı, iki tane birbirini çok iyi tamamlayan süper yıldıza sahip olmasının yanı sıra, LeBron’ın en olgun dönemini yaşıyor olması. Artı, oynamamak isteyen Lakers’ı yeniden toparlayıp tekrardan hedefe odaklarını sağlamak hem Frank Vogel’ın, hem organizasyonun hem de LeBron’ın çok büyük başarısı. Aynı şekilde Clippers da oynamak istemiyordu; Doc Rivers ve Clippers bunu yapamadı. Clippers hiçbir zaman tur geçerken bile, “Bunlar kesin finale gider ve Doğu’dan kim gelirse gelsin, mahveder” hissini veremedi.

- Bu tartışmalar her zaman devam edecek gibi duruyor. Dönemleri farklı olsa da, LeBron James, Michael Jordan seviyesinde bir basketbolcu mu?

B.G.:
İkisini birbirleriyle karşılaştırmak, ikisini de saygısızlık olur. İki büyük oyuncudan bahsediyoruz... Her türlü saygıyı hak ediyorlar ama; Jordan'ın arka arkaya 3 şampiyonluk kazanması... Ardından başka spora başlayıp, tekrar basketbola geri dönüşünde üst üste 3 şampiyonluk daha kazanması bambaşka bir seviyeydi.

M.M.: LeBron James, Michael Jordan’ın seviyesinde tabii ki ama buradaki tartışma her zaman Jordan mı G.O.A.T. (Gelmiş Geçmiş En İyisi) yoksa LeBron mu? Çok ciddiye alanlar olduğu için bu konuda konuşmayı sevmiyorum. Michael Jordan’ı hiç seyretmemiş veya o dönemi bilmemiş izleyiciler çok agresif tutuma giriyorlar. Ama şunu söyleyebilirim ki, LeBron James, Michael Jordan’ın seviyesinde ama oyuncu olarak G.O.A.T. konusunda Michael Jordan’ın bambaşka bir elit seviyesi var.

Jordan’ın en büyük şanssızlığı, belki de şans; Jordan ürünleri satmaya devam ediyor. Topu en son yaklaşık 20 yıl önce almış bir oyuncunun ayakkabıda yıllık geliri 120 milyon dolar. Belki de o açıdan faydası da oluyor; ama arada kaynayan 1.5 sezon olmasa, birçok önemli isim, onun 8’de 8 yapacağını düşünüyordu. Arka arkaya 8 şampiyonluk ve 8 kez
de NBA Finalleri MVP’si olsaydı, zaten bu tartışma da olmazdı.

Ama LeBron devamlılık açısından, bunca uzun yıl kalabilme açısından, bu seviyede kalan tek süperstar. Bir tek Wilt Chamberlain Lakers’ı 35 yaşında şampiyon yapması ve Finaller MVP’si seçilebilmesi mukayese edilebilir; ama Chamberlain da o zaman 30 yaşındaki seviyesinde değildi. Gerçi çok acayip bir seviyeydi ama… Eğer seviye olarak soruyorsanız, LeBron en üst kattaki yerini çoktan aldı.

SAÇMALIK VE REZALET

-EuroLeague’deki koronavirüs sorununun temel sebebi nedir? Euroleague yönetimi, bu süreci nasıl daha iyi yönetebilir?

B.G.:
Geçen sene EuroLeague'i erken sonlandırmaları marka değerini düşürdü. Bu sefer de Litvanya'daki salonda seyirci olması, başka bir ülkede olmaması; kuralların ülkelere göre değişmesi, herkesi şaşırtıyor. EuroLeague Yönetimi'nin ne yaptığı belli değil? Bu kadar önü açık ve parlak bir ligi, NBA ile karşılaştırınca, görüyoruz ki çok amatörce yönetiliyorlar. Avrupa'daki diğer federasyonlar da insanı şaşırtıyor...

Geçenlerde Erman Kunter'in kızı Roksan tweet atmıştı. Asvel'in Covid-19'lu oyuncunun 40 saniye sahada kalması sonra Cholet Koçu Kunter'in Covid-19 pozitif çıkması hepimizde hayal kırıklığı yaşattı. Covid-19 testi pozitif çıkan bir oyuncunun 1 saniye sahada durması skandal ve rezalet. Mana veremiyoruz bu amatörlüklere!

M.M.: COVID-19 EuroLeague’in değil, bütün dünyanın sorunu. Bütün sporların sorunu. Euroleague, önündeki örneklerden hiçbir ders çıkarmadı. NBA de, NFL de, MLB de Euroleage’den önce başladı. Onların yaşadığı problemleri, aradıkları çözümleri hiç masaya yatırmadılar. Bubble olduğu zaman, NBA’de bir kişide bile vaka çıkmaması, bu
sistemin en doğru çözüm olduğunun net bir göstergesi.

Oyuncular Bubble’dan tamamen vazgeçmek istiyor. Ama kısa süre içinde, ailelerin de kalabileceği muhtelif yerlerde uygulanabileceğini düşünüyorum. Euroleague’in bunu araştırması gerekirdi. 18 takımlı bir ligde devamlılık olmasa da risk almadan oynatılabileceğini düşünüyorum. Hatta ve hatta, ilerleyen zamanlarda, bu maçlara seyirci alması konusunda da çok gitmek isteyen taraftarın belli prosedürlerden geçerek, bubble sistemine zarar vermeyeceğini düşünüyorum.



- Koronavirüs yüzünden EuroLeague ve EuroCup maçlarında sahaya çıkamayan takımların hükmen yenik sayılması ne kadar adil? (Geri adım atılsa da) Maçların ertelenmesi için neler söylüyorsunuz?

B.G.:
Performans sporunda oynamadan bir maçın sonuçlanması hiçbir zaman hoş değil. Pandemi belası varken de böyle. Ama şu da var her maç da ertelenirse ligin ne kadar süreceği belli değil. Sonu belli olmayan bir lig haline gelebilir. Açıkçası bizim gibi dışarıdan konuşmak kolay ama içeride karar verici durumunda olmak istemezdim doğrusu. İşleri
kolay değil.

M.M.: 20-0 kuralı, hayatımda gördüğüm en saçma sapan şeydi. Zaten basketbol camiasında herkes dürüst, doping yapılmamış… Hatta korona'yı başka kamplara sokabilecek antrenörler olduğunu düşünüyorum ben. O açıdan 20-0’dan vazgeçtiler ama… Zenit eski Leningrad olduğu için, Putin’i üzmemek lazım. Putin, Leningrad Üniversitesi mezunu. Bundan sonra Ruslardan bir kuruş göremezsiniz gibi bir ifadesi çıksa, Euroleague biter. Zenit’e yapılan haksızlığı geri aldılar. Khimki ne olacak? Onu da ileride telafi edecekler. O telafi maçlarında yananlar olacak.

Zenit ile ASVEL maç oynamıyorken, Khimki 8 kişiyi tamamlamak için genç takımdan oyuncuları, sakat olan Bertans’ı kadroya aldı. Peki, Khimki ile başlayan haksızlık zinciri ne olacak? Yine 0 organizasyon. Ne bir A Planı, ne bir B Planı…

- EuroLeague’deki sorunlar, FIBA’nın Basketbol Şampiyonlar Ligi ve Europe Cup bazında kendini göstermesi için bir fırsat mıdır?

B.G.:
Sonuçta EuroLeague'i yönetenler de Avrupa basketbolunun içindeki insanlar. Zaten önceki sualde bunun cevabını verdim. Avrupa'daki tüm ligler ilginç ve manasız kararlar alıyor, bunlardan biri de bizim ligimiz! FIBA'yı da sonuçta aynı kafa yönetiyor. Avrupa kafası. NBA tabii ki farklı... David Stern'in muazzam bir emek verip uzun yıllarda oluşturduğu bir organizasyon. Hem markayı hem de yıldızlarını koyduğu sert kurallarıyla koruması... Avrupa ile mukayese etmemek lazım.

Ben sadece EuroLeague'i seven ve NBA'e tercih eden biri olarak EuroLeague Yönetimi'nin aldığı kararlardan ve uygulamalardan hayal kırıklığı yaşıyorum. Tepkim buna. Sevdiğim bir organizasyonun değer kaybetmesine...

M.M.: Eğer FIBA’nın kafası biraz çalışıyorsa, - maddi gücü olduğu yüzde yüz. Ben iki tane organizasyonda, komitelerinde yer aldığım için çok iyi paralar aldığını biliyorum - Şampiyonlar Ligi’ni hakikaten Şampiyonlar Ligi haline getirebilir. Rus ve İspanyol takımları hariç, başta Fenerbahçe, Panathinaikos olmak üzere, belki Maccabi, geçmişi zengin, ciddi kulüpleri transfer edebilir; ama bunu böyle arada 300 bin Euro farkla yapamaz.

A Lisanslı takımların tazminatları var. Bunları da FIBA’nın kendisinin halletmesi lazım. Az bir para olmayabilir; ama eline öyle bir fırsat geçti ki, yine tek olabilir ve en önemlisi, ULEB ilk zamanlarda, FIBA’nın saha dışında bazı kulüplere yardım ettiğini söylüyordu. Özellikle Yunan kulüpleri, Stankovic’in Sırp takımlarını hep kolladığı söyleniyordu. Şimdi aynı durum EuroLeague’de var. Rus veya İspanyol takımıysan, yürü ya kulum!

Bu nedenle FIBA’nın bu fırsatı çok çok iyi değerlendirme şansı var. Biraz yumurta kırması gerekiyor; ama omlet yapacaksan yumurta da kırman gerekiyor. O nedenle FIBA için altın bir fırsat. EuroCup’tan 3-5 takım kaptılar. ULEB’in para üretememesi, onları bir şekilde parası bol olan kulüplere gebe bırakıyor; başında da CSKA geliyor. Khimki o seviyede yatırımlar yapıyordu. Zenit de bu seviyeye çıktı. Bence FIBA için çok önemli bir fırsat ama ne kadar kullanırlar bilemiyorum. Çünkü FIBA’nın vizyoner olduğunu söylemek epey zor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum