TON FARKI: Obradovic'in molası

Ribaund yazarları Alp Ulagay ile Coşkun Teziç, Obradovic'in çok konuşulan molasını farklı pencerelerden bakıp değerlendirdi...

TON FARKI: Obradovic'in molası
15 Aralık 2019 - 15:27 - Güncelleme: 16 Aralık 2019 - 15:38

ALP ULAGAY: UTANÇ VERiCi!

Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın Euroleague’de kötü gidişi başantrenör Zeljko Obradovic’i iyice germiş olacak ki 15 Kasım’daki CSKA Moskova maçında sahada durum ümitsiz hale gelince mikrofonlu ve kameralı bir mola sırasında oyuncularına sinkaflı verdi veriştirdi.

Çirkin ve kınanması gereken anlardı spor için. Kesinlikle emsal gösterilebilecek bir durum değildi ve mazur görülecek bir tarafı da yoktu. Bununla beraber, Obradovic yıllardır Fenerbahçe’de çalışıyor, küfre maruz kalan oyuncular da son derece tecrübeli. Her iki taraf da gerekeni yapar diye düşünürken Türkiye’de asıl sorunun bambaşka bir yerde olduğunu gördük.

Antrenörü, eski antrenörü, eski oyuncusu, yöneticisi, basketbolun paydaşı birçok kişi şaşılacak bir tavırla söz birliği etmişcesine Obradovic’in eylemini savunmaya girişti: Meğer basketbolda küfür normalmiş, antrenör davranışının parçasıymış.

Taraftarların Obradovic’i bu durumda savunması belki anlaşılabilir; ama sporun içinden geldiğini düşündüğümüz kişilerin (tamamı erkek!) böyle düşünmesi anlaşılabilir gibi değil.

Bu davranışı savunmak için ileri sürülen öyle gerekçeler ve bahaneler gördüm ki, basketbolda yetişen gençlere acımadım desem yalan olur. Artık kendi oyunculuk döneminde benzer davranışla karşılaştığı için bunun normal olduğunu savunanlar mı istersiniz yoksa bunun eğitimin bir parçası olduğunu iddia edenler mi!

Bazı örnekler aktarayım burada: “Antrenörün sabrı tükenmiştir”, “Antrenörle oyuncu arasına girilmez”, “Maça çıkarken kibarlık evde bırakılır”, “Hoca küfür edecek noktaya geldiyse, oyuncu hak etmiştir”, “Maçlarda yabancı dillerde çok küfür edilir” ve daha ipe sapa gelmez bir sürü söz daha.

Buradan çok iyi anlıyoruz ki Türkiye’de basketbol eğitimi ve yönetimi on yıllar boyunca böyle bir şiddet kültürü altında yapılmış ve bunun normal, sıradan olduğuna inanmamız bekleniyor. Bırakın sporu, günlük hayatın herhangi bir bölümünde böyle bir şiddeti normal görmek mümkün mü? Belli ki basketboldaki herkes değil; ama hatırı sayılır sayıda bir grup geçmişte ve bugün yaptığı davranışları temize çıkarmak için bu küfür meselesinde savunuculuğa giriştiler. Tam anlamıyla utanç verici bir tutum!

Halbuki böyle bir davranış ne geleceğin basketbolcu adayı oğlan ve kız çocuklarına ne de her kategorideki antrenörlere örnek gösterilebilir. Euroleague seviyesindeki oyuncular belki daha sonra kendilerini savunabilir, antrenörleriyle tartışabilir bu mevzuyu. Ya yıldız, genç takımdaki oyuncu adayları? Onların bu şiddete karşı çıkacak şansı olabilir mi acaba?

Açıkçası bu davranışı savunan grubun sıkı bir eğitimden geçmesi, geçmek istemeyenlerin de basketboldan elini eteğini çekmesi lazım. Belki de Obradovic’e, o molayla bir turnusol kağıdı görevi görüp Türkiye’de küfürden yana olanları ortaya çıkardığı için teşekkür etmemiz lazım.



COŞKUN TEZİÇ: KAHRETSİN

Birkaç yıl önce idi… Havayolu şirketlerinden biri, koltuk arası mesafeyi kast ederek “Bizimkisi 75 santim” diye bir reklam sloganı yarattı. Bu tür slogan üretmekte yaratıcı özelliğimiz ile rakip hava yolu şirketinin eline “nimet” sunmuş gibi, rakip şirket de “Bizimkisi 75 santim değil ama, zamanında kalkar” sloganı ile golü attı. Ahalimizin çok hoşuna gitti !...

Recep İvedik diye bir “tür” peydah oldu Türk Sinemasında... Art arda, tekmili birden 32 kısım, adına komedi denen filmler çekildi... Tipleme ve içeriğin evlere şenlik olduğu, galiz küfürlerin yer aldığı filmler idi… Ahalimizin çok hoşuna gitti!... Gişe rekorları kırdı…

Stand-up gösteriler furyası başladı... Küfürlü anekdot kullanmayan, belden aşağı espri yapmayan tutunamadı… Yapanlar milyoner oldu… Ahalimizin çok hoşuna gitti…

Son dönemde Türk Sineması yaratıcılığı komedi filmlerinde küfür etmeyeni neredeyse dövecekler… Hem de ne küfürler… Bu filmler de ahalimizin çok hoşuna gitti! Yayıncı kuruluşun 'bip'lemek için özel ekip kurmak zorunda kaldığı TV dizileri, evlilik, gelin, kaynana programları da ahalimizin çok hoşuna gitti… İzleme rekorları kırdı...

Okullarda, sahalarda, statlarda, trafikte, çarşıda, pazarda, markette... 'Alışılmış davranış biçimi' küfürler 7/24 hayatımızda iken... Aile büyükleri çocuklarla “Hadi amcana bir küfür et bakalım” veya “Sen hangi küfürleri biliyorsun” diye övünürken… Obradovic, Türkçe’ye “Kahretsin” diye tercüme edilen laflar sarf etti… İşte bu ahalimizin hoşuna gitmedi!... Bence de “Kahretsin”!...

Obradovic bir gün bu ülkeden ayrılacak… Biz bize kaldığımızda “Başarılı olanın paçasından en iyi kim çekecek” yerine “Küfür edeni duyarsak ağzına ilk biberi kim sürecek” sosyal sorumluluk çalışması yapalım. Çok etkisi olur… Özellikle uluslararası alanda!... Bu yazıyı yazarken de beni bir gülme aldı… Hayırdır inşallah !...


YORUMLAR

  • 0 Yorum