Genç mucit

Dünya’nın en ünlü ressamı gibi sahaya tablo yapıyor; ama nasıl yaptığını kendisi de bilmiyor. Kremaya, hamburgere ve pizzaya bayılıyor. Sahada koşarken içinden nefret çıkıyor; ama o bu oyuna büyük tutku besliyor. O kim mi? Vatandaşı ve adaşı Nikola Tesla'nın dehasını parkelere yansıtan Nikola Jokic’ten başkası değil…

Genç mucit
04 Mart 2019 - 13:33 - Güncelleme: 05 Mart 2019 - 13:34
KUZEY KILIÇ

Colorado'nun deniz seviyesinden 1636 metre üstünde bulunan kenti Denver, son aylarda basketbol takımının form grafiği ile övünüyor. Tabii ki bu başarıda ipi çeken Sırp devlerini de başrole koyuyorlar.

Nikola Jokic’ten bahsediyorum, hani şu yürürken düşecekmiş hissi uyandıran dev basketbol dehasından... Jokic parkede aklı ile kazanan bir oyuncu, onu uçup kaçarken görmemiz pek mümkün değil; ama bu durum onu Dünya'nın en tembel insanı da yapmıyor.

Kansas Üniversitesi’nin ilk dört sıraya üç oyuncu yerleştirdiği 2014 Draft’ı Andrew Wiggins, Joel Embiid, Jabari Parker, Aaron Gordon, Dante Exum gibi potansiyel yıldızlara ev sahipliği yapmıştı. 11. sıradan Doug McDermott’u seçen Denver Nuggets’ın ikinci seçimi
41. sıraya kadar gerilemişti. Ama orada bir hazine keşfettiler... Adriyatik Ligi’nin son MVP’si Nikola Jokic.

Lige girdiği ilk sezondan beri belli bir çıtayı hep korudu; ama spot ışıkları hiçbir zaman ona tam dönmedi, ta ki 2018’e dek. Zaten Jokic bu durumun kendisi için önemli olmadığını geçtiğimiz aylarda verdiği şu demeçte belirtmişti: ‘’Ünlü olmaya çalışmıyorum. Çok ciddiyim, sadece normal biri olmak istiyorum. MVP tezahüratı bir şey ifade etmiyor. Sahada yapılması gerekeni yapıyorum.’’ Evet sahada yapması gereken her şeyi yapıyor ama fazlası da var; bir dehanın sahip olduğu beyin.

Nikola Jokic, NBA kariyerinin ilk senesini 10 sayı ve 2.4 asist, ikinci sezonunu 16.7 sayı ve 4.9 asist, geçtiğimiz yılı da 18.5 sayı ve 6.1 asist ortalamaları ile geçti. Bu üç senede yakaladığı ribaund ortalaması da 8.9 yani pivot pozisyonuna göre ideal bir ortalama. Ancak o, bir pivota göre inanılmaz asistler yapıyor, ortalama bir yüzdeyle üç sayı isabeti buluyor ve point center kavramının günümüzdeki en iyi temsilcisi. Vlade Divac, Arvydas Sabonis, Gasol Kardeşler… Pivot olarak oynayan ama bir oyun kurucu zekâsında paslar atabilen oyuncular point center olarak tanımlanır.

Nikola Jokic’i de özellikleri dâhilinde bu kategoriye ekleyebliriz. Bu sezon Jamal Murray ve Gary Harris ile ‘splash brothers’ lite versiyonu çıkaran Denver Nuggets, Jokic’in geçiş oyunundaki pasları üzerinden hücum kuruyor. Tepede veya yüksek post pozisyonunda
top aldıktan sonra takım arkadaşının koşu yoluna doğru ince bir pas bırakıyor. Koşuyu yapan oyuncu da basketi buluyor. Bir başka hücumda ise Jokic perdeden devriliyor ve rakibine switch savunmasının azizliğini yaşatıyor. Ters eşleşmeyi kullanıp birebir hücum etmek yerine boyalı alana doğru boş koşu yapan takım arkadaşını görüyor ve pozisyon Denver lehine sonuçlanıyor. Ya da aynı pozisyonda forvetlerdeki şutörleri (Harris-Murray-Barton) buluyor.

Tabii ki bu paslarda Jokic’in inanılmaz parmak hassasiyetini de göz ardı etmemek lazım. Nikola Jokic, asistleriyle ilgili sorulan bir soru üzerine, ‘’Pası atmadan önce elimde topu hissediyorum. Topu fırlatıyorum ve tam da istediğim yere gidiyor. Şükürler olsun… Ailem bana nasıl bir yetenek verdi? ’’ ifadesini kullanmıştı.

Asistleri dışında ise; %32’nin üzerinde olan üç sayı tehdidi takımının alan açmasına yarıyor, hantal görünümüne karşın hücumda ikili savunma üzerinden bile sayı buluyor, genelde tepeden üç sayı isabeti buluyor, isolation oynuyor veya hücumu klasik pick&roll ile bitirebiliyor.

Her insanda olduğu gibi Jokic’in de bir defosu var; yavaş ayaklar. Nikola Jokic’i ne zaman koşarken görsem ‘Düştü düşecek’ hissi uyanıyor. Özellikle de modern dönemin hızlı oyununda çok ağır kalan Jokic, bu dezavantajını savunmada daha net yaşıyor. Yavaş ayakları yüzünden adam değişim pozisyonlarını neredeyse hiç savunamıyor ve fizik olarak kendinden üstün olan uzunlara karşı çok direnç gösteremiyor.

Denver Koçu Mike Malone ise bu soruna bazı çözümler geliştirdi; Hernangomez, Barton veya Lyles gibi kalıplı forvetlerden yardım getirmek; Plumlee ve Jokic’i aynı anda sahaya sürerek savunmayı sertleştirmek... Bu çözümler Sırp oyuncunun defolarını zaman zaman kapatabiliyor. Paul Millsap’in de sakatlıktan dönmesi bu defonun iyice giderilmesini sağladı.

Jamal Murray, Gary Harris, Paul Millsap ve Will Barton gibi öne çıkan oyuncuların çizgisini koruması ve buna ek olarak Juancho Hernangomez, Malik Beasley, Monte Morris, Torrey Craig, Trey Lyles ve Mason Plumlee gibi potansiyellerinin çok üstüne çıkan oyuncuların olması Denver’ı şu anki konumuna getirdi.

Sakat Isaiah Thomas ve Michael Porter’ın da takıma dâhil olacağını unutmamak lazım. Bu olumlu gelişmelerin üstüne Nikola Jokic gibi bir krema eklenince pasta tamamlandı. Evet, Jokic gerçekten de bir krema çünkü o, hem krema gibi takımın tat vericisi, hem de kremayı çok seviyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum