Bugün olsa...

Günümüzde NBA'i Avrupalılar domine ediyor. Nikola Jokic, Giannis Antetokounmpo, Joel Embiid, Luka Doncic... Bundan önce, Avrupalı oyuncuların bir NBA takımına liderlik etmesi nadirdi. Dallas'ta Dirk Nowitzki gibi...  Geçmişte hangi Avrupalı efsaneler, bugün NBA'de oynasa, 'takımlarının lideri olur muydu?' diye düşündük. Listeye milli gururlar Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur'un yanı sıra Litvanya'dan Arvydas Sabonis, Sırbistan'dan Peja Stojakovic ve İtalya'dan Andrea Bargnani'yi ekledik.

Bugün olsa...
10 Ağustos 2023 - 17:35 - Güncelleme: 10 Ağustos 2023 - 17:47

AVRUPA – NBA OTOBANI VE HEDO
HİDAYET TÜRKOĞLU


Son 23 yılda ABD’de fiziksel olarak gelişen basketbolcular basketbol fundamental ve oyun okuma konusunda sürekli geriledi. O yüzden Jokic ve Doncic elini kolunu sallaya sallaya basketbolunu oynuyor. Hidayet, 2020’de NBA’de olsaydı... Doğru bir takımla hiç kuşkusuz MVP adayı olarak yüzüksüz kalmayacağından eminim.

BURÇİN BADEM

Avrupa’dan NBA’e beyin ve yetenek transferi 1964 jenerasyonunun Olimpiyat ve Dünya Kupası’nda ABD gençlerini oyun içinde aciz göstermesiyle başladı. Gelmiş geçmiş en yetenekli Avrupalımız Drazen Petrovic’ti. Avrupa’da Mozart muamelesi gören Drazen’i NBA’de zor günler bekliyordu.

Fiziksel olarak ABD’li rakiplerinden geride olan ancak yetenek ve basketbol bilgileriyle oyunu zaman zaman kedi fareye çeviren Drazen Petrovic, Arvydas Sabonis, Sasha Volkov ve ardından Vlade Divac, Toni Kukoc gibi her şeyi üst düzey yapan Avrupalılar, NBA’e önce patikayı sonra da yolu açtı.

Girizgahta da söylediğim gibi özellikle alanı genişleten, fiziksel güç ve çabukluğu büyüten kurallar içinde Drazen dayak yemeye henüz hazır değildi. Onu çok yıpratan sürece kardeşleri hatta evlatları daha hazır durumdalardı. Şimdilerde ise Avrupalı yetenekler artık otoban üzerinden 'Yeni Dünya'ya ulaşıveriyorlar. Bu otobanın inşaatında en önemli oyunculardan biri de kuşkusuz Hidayet Türkoğlu’ydu.

Şimdi Hidayet’in bile bilmediği bir anıyı da eklemek istiyorum. Yıllar 1998’i gösterirken ben basketbolu bırakma hazırlıklarındaydım. Ülkenin en iyi basketbol okulunu açmak için lider ayakkabı markası NIKE'ın Türkiye'deki yetkilisi VEPA aracılığıyla yıllarca sponsorumdu... (Ben de biraz oyuncuydum) 

Sistemli bir spor okulu kurma ve büyütme kararımı verdiğimde Metin Petorak ve Vedat Bey’le bir araya gelmiştik. O zamanlar NIKE, Türkiye’ye ofis açarak Hollanda merkezini taşımaya karar vermişti. Yine VEPA Mağazacılık'ta kalacaktı. Bu geçiş sürecinde pazarlamanın başında olan Esen Hanım (Esener) da toplantıdaydı.

Şu anda ismini hatırlayamadığım o dönemin Hollandalı pazarlama departman direktörü, spor okulu, turnuva ve kamplarının yanında bireysel sponsorlukların çok önemli olduğunu; o yüzden en iyi Türk genç oyuncuyu istediklerini söyledi. Ben de duraksamadan Hidayet dedim. Adam ağlamaklı bir suratla, “I’m sorry! Why, When!” dedi. Masada 5 kişi şaşkınlıkla ne demek istediğini anlayamadık. O bize, biz ona 15-20 saniye baktıktan sonra “When did he died?” dedi. İşte o zaman Hidayet’in ABD’de “He Died” olarak anlaşılacağını ilk fark edenlerden biri olduk. (Gülerek) Neyse konumuza dönelim…

Hidayet Türkoğlu 1998-99 yıllarında NBA’in takibine giren 'Prospect' oyunculardan biriydi. Ancak yeteneklerinin üstünlüğüne rağmen fiziksel olarak kas kütlesi eksikti. Zargana görüntüsünün yanında her zaman her yerde her şeyi yapabilecek beceriye sahip olduğunu sürekli ispatlıyordu. Uzak şutu nispeten uzun ama yeterince güçlü olmayan kolları ve omuzları nedeniyle istikrarlı değildi. Fakat potaya gidebiliyordu.

NBA’in kapısından içeri 2000 Draft’ında 1. tur 16. sırada Sacramento Kings tarafından seçildi. Ondan önce draft olan Mirsad Türkcan NBA hedeflerine ulaşamamıştı. Ancak Hidayet daha ilk sezonunda 17 dakika ortalamayı yakaladı. Harika bir kimyası olan takıma adım atması onun için güzel bir şanstı.

Chris Webber gibi bir beyefendi, Peja ve Vlade gibi iki eski komşu, Jason Williams gibi tatlı bir deli, Scott Pollard gibi her takımda bulunmasını isteyeceğin sağlam yürek ve saygı değer koç Rick Adelman…

Şampiyonluk yüzüğüne sahip ilk Türk oyuncu belki de o olacaktı. Ancak 26 Mayıs 2002’de hepimizin kalbine mızrak gibi saplanan Robert Horry'nin üçlüğü onu muhtemel bir şampiyonluk kupasından uzak bıraktı.

Tam 15 yıl NBA’de saygıdeğer takımların önemli bir parçası oldu; kariyerini 11 sayı, 4 ribaunt, 2.8 asist ile tamamlarken yer aldığı takımlarla sadece 2 sezon play-off oynayamadı.

Peki, Hidayet Türkoğlu 2023’de 21 yaşında olsaydı ne olurdu? Muhtemelen, 23 yıl evvelki He-Do’dan 6-8 kg daha fazla kası olurdu. Böylece şu andaki az bilgili ABD gençlerini çok daha erken avlayabilirdi. Hidayet'in fiziksel farkı her sene azaltmakla beraber kendini tam olarak hazırlaması 5 sene sürdü. İlk 3 sezon potaya sonuna kadar gitmekte hep tereddüt yaşıyordu. Orta yolda kesiyordu.

Orlando yıllarıyla beraber oyuncu azaltarak potaya giden, pasları bulan, sahaya çıktığı her maçta ilk beş başlayan, savunma ayaklarında doğru zamanlamaları beceren, ceza şutlarını %40-45 seviyesinde sokan, son saniye toplarını tereddütsüz kullanan bir lider olmuştu.

Son 23 yılda ABD’de fiziksel olarak gelişen oyuncular, basketbol fundamental ve oyun okuma konusunda sürekli geriledi. O yüzden Jokic ve Doncic elini kolunu sallaya sallaya basketbolunu oynuyor. Çünkü karşısındakinin onların ne düşündüğü hakkında 'fikri' yok. Hidayet Türkoğlu, 2020’de NBA’de olsaydı... Doğru bir takımla hiç kuşkusuz MVP adayı olarak yüzüksüz kalmayacağından eminim.

HİDAYET TÜRKOĞLU
Doğum tarihi: 19 Mart 1979
Doğum yeri: Bayrampaşa, İstanbul
Boyu: 2.08 m
Pozisyon: Forvet

OYUNCULUK KARİYERİ
1996-2000 Efes Pilsen
2000-2003 Sacramento Kings
2003-2004 San Antonio Spurs
2004-2009 Orlando Magic
2009-2010 Toronto Raptors
2010 Phoenix Suns
2010-2014 Orlando Magic
2014-2015 Los Angeles Clippers

NBA İSTATİSTİKLERİ
SAYI: 11
RİBAUND: 4
ASİST: 2.8



ÖNCÜ
MEHMET OKUR


2008/2009 sezonunda uzunların şut atması yaygın değilken sezonu yaklaşık %45 üçlük isabetiyle geçiren Mehmet Okur’un günümüz basketbolunda nasıl bir değere ulaşacağını kestirmek zor değil. Her koçun takımında görmek isteyeceği bir profil ve kazanan karakter. Ayrıca basketbol, Okur’un bize yıllar önce gösterdiği yöne doğru gitmeye devam ediyor…

LEVENT LEVENTCİ

NBA’de son yıllarda değişen en önemli strateji, artık uzunlardan da istikrarlı dış şut katkısı bekleniyor olması... Milli gururlarımızdan Mehmet Okur, NBA’de yaşanan değişimin öncülerinden.

26 Mart 1979’da Yalova’da hayata gözlerini açan Okur, en üst seviyedeki ilk sezonunu 1997/1998’de Oyak Renault formasıyla geçirdi. Takip eden iki seneyi TOFAŞ’ta tamamlayan ve ikişer kez lig ve kupa şampiyonlukları yaşayan genç yıldız için o yapı büyük bir tecrübe oldu.

Lakers formasıyla NBA finali oynamış ve Olympiacos’u EuroLeague şampiyona yapmış David Rivers gibi bir yıldızla erken yaşta buluşması Mehmet için önemli bir şanstı.

TOFAŞ’ın şok bir kararla profesyonel basketbol takımını kapatmasının ardından kariyerine Efes Pilsen’de devam etti genç yıldız. İstanbul’da geçirdiği iki sezon, onun için önemli tecrübe oldu. Bu sürede SuproLeague’de Final Four gördü ve bir kez daha lig şampiyonluğu yaşadı. Ayrıca 12 Dev Adam’ın çok önemli bir parçası olarak 2001 Avrupa Şampiyonası’nda final oynadı.

Mehmet Okur, 2002 yazında Detroit Pistons formasıyla NBA yolunu tutarken genç bir oyuncu olmasına rağmen büyük maç oynamayı ve şampiyonluklara nasıl ulaşılacağını bilen biriydi. Pistons, çaylak olarak kolay bir yer değildi. Hedefleri olan bir takımdı.

Tecrübeli Memo’nun oradaki varlığı, Detroit için bir şanstı. Özellikle 2003/2004 sezonunda Larry Brown’ın takımın başına gelişi ve sezon ortasında Rasheed Wallace’ın kadroya katılmasıyla birlikte Michigan ekibi vites yükseltti.

Lakers’ı 4-1 ile geçerek şampiyonluğa ulaştı Pistons ve bu sayede Mehmet Okur’un kupa koleksiyonuna en önemli ekleme gelmiş oldu. Sezonun ilk bölümünde pota altı rotasyonunu Ben Wallace ile paylaşarak maçlara ilk beş başlayan Mehmet Okur, Rasheed’in gelişinden sonra bench'ten gelmeye başladı. Üzerine düşeni her zaman yapan başarılı oyuncu, normal sezonu yaklaşık 10 sayı ve 6 ribaund ortalamalarıyla tamamladı.

Play-off'ta rolü azdı ancak sorumluluklarını yerine getirdi. 2004 yazında bir diğer efsane koç Jerry Sloan’ın çalıştırdığı Utah Jazz ile sözleşme imzaladı şutör uzun. Bu imza Mehmet’in kariyerindeki dönüm noktasıydı. Özellikle 2005 Draft sınıfının Chris Paul ile birlikte en özel olan guardı olan Deron Williams’ın Salt Lake City temsilcisinin kadrosuna dahil olması, puzzle parçalarını birleştirdi.

Deron Williams/Andrei Kirilenko/Carlos Boozer gibi kendini çok iyi tamamlayan oyuncularla buluşan Mehmet; 2005/2006 sezonunda 82 maçın tamamında forma giydi ve yaklaşık 18 sayı, 9 ribaund, 2.5 asist ortalamaları tutturdu.

2006/2007 sezonu ise rüya gibi geçti milli yıldız için... Normal sezonda forma giydiği 80 maçta %38.4 üçlük isabetiyle yaklaşık 18 sayı, 7 ribaund, 2 asist ortalamaları tutturdu ve All Star seçilme başarısı gösterdi. Vites düşürmeyen Okur, Utah Jazz’ın konferans finali oynamasını sağlayan en önemli oyunculardandı.

NBA’de uzunların çoğunlukla boyalı alanda birbirleriyle güreştikleri dönemde dış şutlarıyla öne çıkan Mehmet Okur, özellikle kritik anlarda bulduğu şut isabetlerinin de etkisiyle ’The Money Man’ lakabıyla anılmaya başladı. Utah’ta başarılı üç sezon daha geçiren yıldız uzun, ardından yaşadığı sakatlıkların etkisiyle düşüşe geçti ve 2011/2012 sezonunda basketbol kariyerine nokta koydu. Ancak Mehmet’in modern basketbola yaptığı etki, günümüzde bile yakından hissediliyor.

Karl Anthony Towns, Joel Embiid, Nikola Jokic, Al Horford, Brook Lopez ve daha niceleri… Günümüz NBA basketbolunun en önemli uzunlarının çok büyük bölümünün önemli bir dış şut tehdidi var artık.

2008/2009 sezonunda uzunların şut atması yaygın değilken sezonu yaklaşık %45 üçlük isabetiyle geçiren Mehmet Okur’un günümüz basketbolunda nasıl bir değere ulaşacağını kestirmek zor değil. Her koçun takımında görmek isteyeceği bir profil ve kazanan karakter.

Oyun geçmişe göre hızlandığı için özellikle savunmada Okur’un bu dönemde zorlanabileceği iddia edilebilir ancak oyun zekası sayesinde takım savunmasında yapması gerekenleri yerine getirirdi. Zaten günümüzde bir oyuncuyu bire bir olarak savunmak çok zor artık.

İşin hücum tarafında ise daha tempolu oynandığı için Memo çok daha fazla dış şut imkanı bulur ve çok daha fazla boş şut kullanırdı. Bu sayede genellikle 20 sayının üzerinde ortalama yakalayan, her zaman All Star seviyesinde gezinen bir yıldız olurdu günümüz basketbolunda. Basketbol, Okur’un bize yıllar önce gösterdiği yöne doğru gitmeye devam ediyor…

MEHMET OKUR
Doğum tarihi: 26 Mayıs 1979
Doğum yeri: Yalova
Boyu: 2.11 m
Pozisyon: Pivot

OYUNCULUK KARİYERİ
1997-1998 Oyak Renault
1998-2000 Tofaş
2000-2002 Efes Pilsen
2002-2004 Detroit Pistons
2004-2011 Utah Jazz
2011 Türk Telekom
2011-2012 New Jersey Nets

NBA İSTATİSTİKLERİ
SAYI: 8.5
RİBAUND: 4.4
ASİST:  1.1



YENİ NESLİN ATASI
ARVYDAS SABONIS


Bugün NBA’de Alperen Şengün’ü, Nikola Jokic’i konuşuyoruz. Ancak onların oynadığı basketbolu bundan tam 20 - 25 yıl öncesinde oynayan bir isim vardı. O da Arvydas Sabonis idi.

BERTAN ERMAN

NBA’de dönüşen, değişen bir basketbol var. Öne çıkan isimler teknik kalitesi yüksek, belli bir fiziğe sahip pivotlar olmaya başladı. Bu isimlerin başında Denver’ı şampiyon yapan Sırp Nikola Jokic, bizden Alperen Şengün, Sacramento’ya bakınca Litvanyalı Domantas Sabonis.

Sabonis… Bu soyad öyle basit bir soyad değil. Bugünkü basketbolu oynayan pivotlar, bundan 20-25 yıl önce Domantas’ın babasının oynadığı basketbolu oynuyor. Yani, Arvydas Sabonis’in oynadığı basketbol…

Avrupa basketbolunu sıkı takip edenler ve belli bir jenerasyon, Arvydas Sabonis’in Zalgiris’te, Real Madrid’de oynarken nasıl fark yarattığını, Litvanya ekolünün temelinin temel yapı taşlarından biri olduğunu bilir. Bu yazıda daha çok Arvydas’ın NBA’de neler yaptığına bakacağız.

Kariyerinde yakasını bırakmayan sakatlıkların sonucunda Arvydas Sabonis, NBA'e 30 yaşında geldi ve fiziksel olarak her geçen yıl, onun için dezavantaj olacaktı. Portland Trail Blazers’ın o dönemki genel menajeri Bob Whitsitt, sözleşme imzalamadan önce takım doktorundan röntgenlerine bakmasını istemişti. Ve 2011 yılında, ESPN’e bağlı Grantland’e verdiği röportajda da bu konu hakkında, takım doktorunun kendisine, Arvydas’a Portland’da anca engelliler için bir park yeri hazırlanabileceğini söylediğini açıklamıştı!

NBA’in ne kadar yoğun bir tempoda oynandığı aşikar. Peki, NBA’e kariyerinin son 10 yıllık döneminde gelen ve görünürde bir risk olan Arvydas Sabonis ne yaptı? Clyde Drexler sonrasında Portland’ın en iyi dönemlerinde yer aldı. Blazers’taki ilk 3 sezonunda sayı ortalaması hep 13’ün üzerinde, 1997-1998 sezonunda 16 sayı ve 10 ribaund ortalama ile double double ortalaması tutturmuş bir Arvydas. Fakat bu 3 sezonda Sabonis’in yer aldığı Blazers, sezon genelinde istediği sonucu alamıyordu.

Lokavtın olduğu 1998-1999 sezonunda Batı Konferansı Finalleri’ne kadar kalan Blazers, şampiyon olacak ve 2000’lere damga vuracak San Antonio Spurs’e diş geçirememişti. 1999-2000 sezonunda ise 35 yaşındaki Sabonis, genç Rasheed Wallace ve kariyerinin sonlarına doğru kadroya dahil olan, Bulls’ta Jordan’ın gerisinde kalan Scottie Pippen’ın farklı bir yerde lider olmak istediği Portland, Lakers’ı elemek üzereydi ama son maçın son çeyreğinde inanılmaz bir performans sergileyen Shaquille O’Neal’a engel olamamış ve Finaller’e kalamamıştı. Ama bu seride Sabonis, Shaq’a ecel terleri döktürmüştü. Yüzde yüz sağlıklı olmayan 35 yaşındaki Sabonis, kariyerinin zirvesindeki Shaq’a karşı bunu yapmıştı.

Arvydas Sabonis’in sakatlık durumları, NBA’e geç gelişi ve o dönemki oyun anlayışı, Litvanyalı efsaneyi; Shaq, David Robinson, Patrick Ewing, Mutombo gibi isimlerin gerisinde kalmasına neden olmuştu. Pota altında doğru pas opsiyonlarını rahatlıkla bulan, şutu olan bir Arvydas Sabonis’in bugün en sağlıklı hâli ile NBA’de oynadığını düşünün. Öyle bir senaryoda Jokic’i yine konuşurduk ama Arvydas’ın ardından gelen diye...

İşte, dönemin oyun anlayışı gibi etmenler... 1999 ve 2000 yıllarında Blazers'ta Sabonis, takımın en iyilerindendi ama Rasheed, Pippen gibi isimlerin biraz arkasında veya yanında kalıyordu. Bugün oynasa, formasını giydiği takımda açık ara megastar olurdu. Arvydas Sabonis işte öyle bir basketbolcuydu.

ARVYDAS SABONIS
Doğum tarihi: 19 Aralık 1964
Doğum yeri: Kaunas, Litvanya
Boyu: 2.21 m
Pozisyonu: Pivot

OYUNCULUK KARİYERİ
1981-1989 Zalgiris
1989-1992 CB Valladolid
1992-1995 Real Madrid
1995–2001 Portland Trail Blazers
2001-2002 Zalgiris
2002-2003 Portland Trail Blazers
2003-2004 Zalgiris



KESKİN NİŞANCI
PEJA STOJAKOVIC


Peja, Sırbistan Milli Takımı'nda ve Sacramento Kings’te oynadığı üstün performansı şu an oynasa daha da fazlasını sahaya yansıtacaktı. Stojakovic günümüz basketbolunda keskin şut özelliği ve skorer kimliğiyle takımının bir numaralı yıldızı olurdu...

HÜSEYİN DEMİR

Predrag Peja Stojakovic, NBA’nin gelmiş geçmiş en iyi şutörleri arasında yer alan namı diğer Sırp keskin nişancı... Henüz 15 yaşındayken Kızılyıldız ile profesyonel basketbol kariyerine başladı. 16 yaşında ailesini Yugoslavya’da iç savaştan kurtarıp PAOK formasını giydi. PAOK’ta oynadıktan sonra 1998-99 sezonu öncesi daha önceden 1996 draft’ında kendisini 14. sıradan seçen Sacramento Kings‘e giderek Selanik’ten ABD’ye uzanan macerasına başladı. Kendine has şut özelliğiyle her zaman basketbol severlerin gönlünde taht kurdu.

Şimdi soruyorum şut nedir? Nasıl atılır? Saf bir bilek, şut mekaniği nasıl olmalıdır? Bu soruların cevabını ve daha fazlasını Peja’da bulabilirsiniz… Yeni nesil şutörlere tavsiyem şu; Stojakovic’in videolarını defalarca izleyin, onun gibi bir keskin nişancı bir daha gelmemiştir. Her basketbolcunun özgün bir şut stili olmalıdır. Peja’nın stili, basketbolda estetik algıda hep fark yaratmıştır.

Öyle bir şutör ki! Topu elinden çıkardığında gözlerinizi kapatın, arkanıza doğru yaslanın, topun havada süzülüşünü ve o bombesini, çemberin içinden deliksiz girişini keyifle izleyin… Benim de oyunculuk dönemlerinde hayranlıkla izlediğim Stojakovic, stili ve oyun tarzıyla örnek aldığım basketbolculardan biriydi. Hem dribling üstü hem de perde çıkışı isabetli şutlarını hayranlıkla izlerdim. Bana göre NBA tarihinin en iyi şutörlerinden...

Şutun kusursuz sembolü, üçlüklerin efendisi olarak hafızalarda yer edinen Peja Stojakovic, 16 numaralı Kings formasıyla kariyerinin en şaşalı yıllarını yaşadı. Sacramento Kings’de oynadığı 2000’li yıllar en verimli zamanlarıydı. Öyle bir takımdı ki adeta dillere destan… Uzun rotasyonunda; Weber, Divac yer alırken kısalarda Mike Bibby, Dough Christie, Jason Williams gibi efsanelerle aynı takımda oynadı. Bu efsane Sacramento'da şampiyonluk yüzüğünü takamadı ama takımının vazgeçilmez oyuncusu oldu.

2001-02 ve 2002-03 sezonlarında NBA’de All-Star seçilen Sırp oyuncu, bu iki sezonda da üçlük yarışmasını kazandı. Üçlük yarışmalarına damga vuran Peja'nın, o dönem şut mekaniği çok farklıydı, şutu çıkardığında top adeta yağ gibi kayıyordu. Peki Predrag, günümüz basketbolunda oynasaydı acaba şu an nasıl olurdu? Takımının yıldız oyuncusu olabilir miydi? Sırp oyuncu, 2005 sezonu ve öncesi üstün performansıyla NBA’e damga vurmuştu ama 2020’li yıllarda oynasa acaba nasıl fark yaratırdı?

Basketbolda şut şu an oyuncuların en etkili silahlarından biri diyebiliriz, artık herkes uzak-yakın mesafe fark etmeden nereden pozisyon bulursa topu alır almaz çembere atıyor. Hem uzun oyuncular hem de kısaların üçlük tehdidi var... Tabii ki şu soruyu da kendime soruyorum: Dirk Nowitzki, Peja Stojakovic, Drezan Petrovic, Kukoc gibi saf şutörler şimdi oynasaydı Stephen Cury ile kapışmaları nasıl olurdu? Günümüz basketbolu sürekli değişiyor, oyunun hızı ve temposu arttı, basketbolun dinamikleri değişti.

Stojakovic, hep şut tehdidi ile bilinse de esasında kariyerinin zirve yıllarında penetresiyle, hızlı hücumlardan bulduğu sayılar ve çembere cesur bir şekilde atak ederek de skorer yönü vardı. Atletik özellikleriyle ve estetik smaçlarıyla da Sırbistan Milli Takımı'nda 2001 Avrupa Şampiyonası’nda MVP olarak damga vurmuştu. Şu an oynasaydı yine takımının yıldızı olurdu diye düşünüyorum çünkü şut basketbolda çok çok önemli…

Evet atletik özellikler, fiziksel üstünlükler de günümüz basketbolunda büyük bir avantaj fakat şimdi oynanan basketbola rahatlıkla uyum sağlayabilir. Peja, Sırbistan Milli Takımı'nda ve Sacramento Kings’te oynadığı üstün performansı şu an oynasa daha da fazlasını sahaya yansıtacaktı. Stojakovic günümüz basketbolunda keskin şut özelliği ve skorer kimliğiyle takımının bir numaralı yıldızı olurdu...

PEJA STOJAKOVIC
Doğum tarihi: 9 Haziran 1977
Doğum yeri: Pozega, Hırvatistan
Boyu: 2.08 m
Pozisyonu: Kısa forvet

OYUNCULUK KARİYERİ 
1992-1994 Kızılyıldız
1994-1998 PAOK
1998-2006 Sacramento Kings
2006 Indiana Pacers
2006-2010 New Orleans Hornets
2010-2011 Toronto Raptors
2011 Dallas Mavericks



ÜSTÜN
ANDREA BARGNANI


Bargnani bu dönemde basketbol oynasaydı şu anki pivotların çoğuna özellikle hücumda üstünlük sağlardı. Hatta ve hatta kolaylıkla takımın ana oyuncusu olurdu. Bunun başlıca sebebi ise topla becerileri ve yüksek oyun zekası olarak öne çıkmasıydı...

EGE TOROS

Günümüzde NBA’de oynasa takımın 1 numaralı oyuncusu olabilecek Avrupalılardan bahsettiğimizde herkesin aklına ilk olarak gelecek oyuncular başta Arvydas Sabonis olmak üzere Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur, Peja Stojakovic gibi oyunlarında sertliğe ve atletizme çok fazla yer vermeyen, günümüzün basketbolunda şutlarıyla ve oyun kurma becerileriyle fark yaratabilecek isimler. Her ne kadar kariyeriyle bu isimler kadar göze çarpmasa da Andrea Bargnani de bu listede bahsedilmesi gereken oyunculardan.

Bargnani’nin kariyerine baktığımız zaman bolca iniş-çıkış ve sakatlık gözümüze çarpıyor. Andrea Bargnani henüz 17 yaşındayken doğduğu şehir Roma’nın takımı olan Stella Azurra Roma'da forma giymeye başladı ve daha o yaşlardan gelecekte Avrupa’nın en büyüklerinden birisi olması bekleniyordu.

Özellikle alt yaş kategorilerinde yaşıtlarına karşı kurduğu dominasyon onu izlemeye gelen her basketbolseveri son derece etkiliyordu. 2002-2003 senesinde Stella Azurra Roma’da geçirdiği bir 1 senenin ardından o zamanın en iyi takımlarından biri olan Benetton Treviso’ya transfer oldu. 2003-2006 seneleri arasında İtalya'da oynayan Andrea Bargnani 2 EuroLeague çeyrek finali, 1 EuroLeague Top 16’sı gördü. Bunların yanı sıra 2006 yılında takımın ana parçası hâline gelmesiyle beraber Treviso'ya İtalya Ligi'nde şampiyonluk getirdi.

2006 yılı geldiğinde NBA Draft’ı 1. sırasından Toronto Raptors tarafından seçildi. Toronto’nun bu seçimi birçok spor yorumcusu tarafından yerden yere vurulmuştu. Aslında bakıldığında bu eleştiriler o zamanın NBA gerçeklerine bakıldığında çok da haksız değildi. O zamanlarda uzunlardan şut yerine daha çok rakip kısalara korku salmaları ve pota altında etkili olmaları bekleniyordu. Bargnani ise madalyonun öbür tarafında duruyordu.

Andrea Bargnani ilk sezonunda her ne kadar Toronto’nun isteklerini tam olarak karşılayamasa da sezonu 11.6 sayı ve 3.9 ribaund ortalamaları bitirdi ve lige ısınmaya başladı. Ayrıca NBA All-Rookie Team’e seçildi ve yılın çaylağı sıralamasında da Brandon Roy’un ardında 2. sırada yer aldı. Ancak onun kariyerinin özeti olacak sakatlık ve ameliyatlardan ilki olan apandist operasyonu da henüz çaylak senesinde yaşadı.

Toronto’da geçen benzer birkaç yılın ardından Chris Bosh’un ayrılmasıyla birlikte 2010-2011 sezonu ile birlikte takımın ana atıcıları ve 4 numarası olarak öne çıktı. Bu sezonda 21.4 sayı ve 5.2 ribaund ortalamalarıyla sezonu tamamladı.

Geçirdiği bu olağanüstü sezona rağmen takımını NBA Finalleri'ne taşıyamadı. Bundan sonraki 2 yılda kariyerinin geriye gitmesine sebep olacak sakatlıklar yaşadı ve sıradan bir oyuncu hâline dönüştü. Sakatlıktan dolayı yaşanan form düşüklüğü sebebiyle 2013-2014 sezonunun henüz başında New York Knicks’e takaslandı.

Knicks kariyeri ise kariyerinin özeti olan sakatlıklarla başladı. 22 Ocak’ta geçirdiği sakatlık sebebiyle sezonu kapattı ve 2014-2015 sezonunun başını da kaçırmış oldu. Sakatlıktan döndüğü tarih olan 31 Aralık’tan hemen sonra 2 Ocak tarihinde tekrardan sakatlık yaşadı ve 16 maç kaçırdı. Artık 2006 NBA Draftı'nın 1 numarasının kariyeri inişe geçmişti ve tehlike çanları çalıyordu. New York’ta geçirdiği sakatlıkla dolu 2 sezonun ardından Brooklyn Nets ile imzaladı.

Brook Lopez ve Thaddeus Young gibi oyuncuların arkasında süre bulmayı bekledi. Bulduğu kısıtlı süreleri ise verimli kullandı. Artık NBA macerasının sonuna gelinmişti. İnişlerle ve çıkışlarla dolu NBA kariyerini 14.3 sayı ve 4.6 ribaund ortalamalarıyla tamamladı.

2016-2017 sezonunun başında Avrupa’nın iyi takımlarından biri olan Baskonia ile imzaladı. Sezon içinde yaşadığı sakatlıklardan ötürü Baskonia’da İspanya Ligi ve EuroLeague dahil yalnızca 29 maçta forma şansı bulabildi. Çıktığı 29 karşılaşmada EuroLeague'de 8.8, İspanya Ligi’nde de 11.5 sayı ortalamalarıyla kalitesini ortaya koydu ve bu sezonun sonunda kariyerine son verdi.

Bargnani bu dönemde basketbol oynasaydı şu anki pivotların çoğuna özellikle hücumda üstünlük sağlardı. Hatta ve hatta kolaylıkla takımın ana oyuncusu olurdu. Bunun başlıca sebebi ise topla becerileri ve yüksek oyun zekası olarak öne çıkıyor. Örneğin, şu anki Orlando Magic’te takımın sürükleyici oyuncusu olurdu ve takıma sınıf atlatırdı. Paolo Banchero, Franz Wagner gibi genç oyuncuların potaya gitmeleri için alan açabilir ve onları da bir üst seviyeye çekerdi. Adeta daha maharetli bir Nikola Vucevic olurdu.

Ayrıca Antetokounmpo, Embiid, Gobert gibi uzunları dışarı çekerek rakibin süperstarlarına da zorluk çıkararak onların etkinliğini azaltırdı. İşte tüm bu sebeplerden dolayı rahatlıkla söyleyebiliriz ki Bargnani günümüz NBA’ inde Jokic’ e benzer bir etki yaratırdı. Günümüz uzunlarının idollerinden biri hâline gelirdi.

ANDREA BARGNANI
Doğum tarihi: 26 Ekim 1985
Doğum yeri: Roma, İtalya
Boyu: 2.13 m
Pozisyonu: Uzun forvet / pivot

OYUNCULUK KARİYERİ
2002-2003 Stella Azzurra Roma
2003–2006 Benetton Treviso
2006-2013 Toronto Raptors
2013-2015 New York Knicks
2015-2016 Brooklyn Nets
2016-2017 Baskonia


YORUMLAR

  • 0 Yorum