Babalar ve oğullar

Türk basketboluna yön veren önemli isimler bayrağı oğullarına bıraktı... Ufuk Sarıca, Ömer Onan, Ömer Saybir, Serdar Apaydın ve Faruk Beşok'un basketbolculuk günlerine geri götürdüğümüz dosyada amca Hüseyin Beşok'u da unutmadık... Sözü ise ikinci kuşağa Efe Sarıca, Yiğit Onan, Yiğitcan Saybir, Efe Beşok ve Leon Apaydın'a verdik. 

Babalar ve oğullar
10 Kasım 2020 - 16:17

ELİT 
UFUK SARICA


“Ufuk Sarıca, Petar Naumoski kadar büyük, Avrupa’nın elit seviyesinde çift yönlü bir oyuncuydu. Hatta, Danilovic, Djordjevic gibi Sırp oyuncular tarafından ne kadar sevilmediğini bilirim.”
 
MURAT MURATHANOĞLU

 
Ufuk Sarıca, o meşhur Efes takımlarının en iyi iki yönlü oyuncusuydu, lideriydi. Yani, Naumoski de liderdi ama bence Ufuk da çok önemli bir liderdi. Belki Türkiye'de, Avrupa’nın elit seviyesinde çift taraflı oyun oynayabileceğini ispat eden, gösteren ilk oyuncuydu diyebilirim. Çünkü o zamanlar hatırlayacaksınız; çok iyi atıcı, çok çok iyi asistçi ama Ufuk’un yapamayacağı bir şey yoktu. 
 
Onun fiziğine bakınca, çok ekstra avantajları olan bir oyuncu değildi; ama birçok kez rakip takımın en skorer dış atış oyuncusunu tutardı. Efes’in düzeni içinde onun da hücumda çok çok önemli bir rolü vardı. Naumoski’den sonra Amerikalılar dahil, takımın ikinci skor gücüydü. Conrad McRae, Larry Richard’ı da kattığımız zaman işin içine…
 
Tamer Oyguç’un death zone'da ortayı kapatmasıyla bir önemi vardı ayrıca. Ama Ufuk Sarıca, hem hücumda hem de savunmada, Avrupa’nın elitleri arasında bence yeri vardı ve her ne kadar herkes Tamer Oyguç ile başlayan alan savunmasını; match up alan savunmasını konuşup hücumda da 'Petar Naumoski ve Efes Pilsen hücumu' dedirten şey olsa da (Naumoski çok çok büyük bir oyuncu. Oyunda düşünme tarzını değiştirdi bir kere. Sadece Efes’in değil, diğer Türk kulüplerinin…) Ufuk da o seviyeye yakındı. Hatta Naumoski ile aynı katta bile diyebilirim. 
 
Çünkü onun özellikle Avrupa’da oynayan Sırplar tarafından ne kadar sevilmediğini ben iyi biliyorum. Danilıovic, Djordjevic… Onlar o seviyede bir Türk oyuncunun, özellikle o fizikte o özelliklere nasıl sahip olduğunu bir türlü kabullenemediler. Ben öyle düşünüyorum. Hatta bir Bologna maçında Danilovic, soyunma odasına giderken Ufuk Sarıca’nın kafasına tekme atmıştı. O kadar dolmuştu…
 
Yani, Ufuk Sarıca ile oynamak, biraz rakibi kıl ediyordu. Onu da söyleyebilirim. Takoz gibiydi. Çok da atlet değildi. Çok uzun değildi. Yani betonarme kolon gibi bacakları vardı. Zaten o şutunun o kadar etkili olmasının ana nedeni bacaklarıydı. Şimdi karşında öyle bir oyuncu görüp karşında ilerledikçe seni ne kadar yavaşlatıp ya da durdurabildiğini görmek; ya da sen ne kadar yavaşlatmakta veya durdurmakta zorlandığını hissetmek… Bazı oyuncuları çıldırtırdı. O da Ufuk’un en önemli silahıydı. Zaten antrenörlüğünde de biraz basketbol kişiliği kendini gösteriyor diyebilirim.
 
KARİYERİ
1989-1999 Efes
1999-2001 Ülkerspor
2001-2002 Pınar Karşıyaka
2002-2003 Darüşşafaka
2003-2004 Beşiktaş
 
YOLUN BAŞI
EFE SARICA

 
“Küçüklüğümden beri, babamla karşı karşıya geleceğimi hayal ediyordum. Geçen sene kadroda olmasam da, takımla birlikte Karşıyaka’ya gitmiştim. Babamı karşı tarafta görmek ilginç bir durumdu; çok yoğun duygular…”
 
 
"Çocukken ben futbolcu olmak istiyordum. Futbolcu olmak gibi bir hayalim vardı. Babamla da konuşuyorduk. Basketbola göndermek istiyordu ama hiç zorlamıyordu. Hatta ben babama, ‘Basketbolcu olmak zorunda değilim’ tarzında şeyler de söylüyordum. 
 
Babam 2012’de Karşıyaka’ya ilk gittiğinde, orada 1 ay yaz idmanlarına katılmıştım; 10 yaşındaydım. İdmanlar zor geldi aslında; o zamanlar çok da bir sporcu disiplinim yoktu. Sonra küçük takımda Daçka ile basketbola başladım. Sporcu disiplinine girdikten sonra her şey daha kolay olmaya başladı. Üstüne koya koya buralara geldim.
 
Babam Karşıyaka’ya ilk kez koç olarak gittiğinde ailecek İzmir’e taşındık. Sonra ağabeyimin lise seçimini İstanbul’da yapması ve benim de okulumun İstanbul’da olmasıyla, sadece babam İzmir’de kaldı. Ben de annem ve ağabeyimle İstanbul’da kaldık. İstanbul’dan bir takım seçmek zorundaydım ve Darüşşafaka bana en uygunuydu. 
 
Darüşşafaka büyük bir organizasyon; okulundan da isimler çıkıyor. Buraya ilk geldiğimde, ağabeylerim, büyüklerim oluyor; onlarla iletişim kuruyorum. Küçük çocuklar geldiği zaman, basketbolla, hayatla ilgili soru soruyorlar. Onların önlerinde Doğuş Özdemiroğlu gibi bir örnek var. Buradan çıkıp çok büyük başarılar elde etmiş bir isim. Onlarla konuşma fırsatım olduğunda Doğuş Ağabey’i örnek veriyorum. Kendi hayatımdan da bazı şeyler anlatıyorum.
 
Küçüklüğümden beri, babamla karşı karşıya geleceğimi hayal ediyordum. Geçen sene kadroda olmasam da, takımla birlikte Karşıyaka’ya gitmiştim. Babamı karşı tarafta görmek ilginç bir durumdu; onlar sayı atınca alkışlamamak… Nasıl diyeyim; babam hakeme itiraz edince teknik faul ısrarı yapmak… Çok yoğun duygular yani. Geçenlerde karşı karşıya gelince de aynı duyguları yaşadım...
 
Youtube’da babamın maçlarını bulmaya çalışıyorum. 12’de 9 üçlük attığı Fortitudo Bologna maçını birçok kez izledim. Babamla da birlikte izledik. Babamın da bana gösterdiği maçlar vardı. Panathinaikos maçı, olaylı efsane Aris finali… Aynı zamanda dedem, eskiden babamın maçlarını kasete çektiriyordu. Evde de vardı onlar. Babamın bir sürü maçını izledim. Büyüklerimden de, ağabeylerimden de duyduğum kadarıyla iyi bir oyuncuymuş.
 
Öncelikle ben daha yolun başındayım. Uzun yıllar Darüşşafaka formasını terletmek istiyorum. Kulübüm için elimden geleni verip şampiyonluklar yaşamak istiyorum. Yakın zamanda bir EuroCup şampiyonluğu var. Ben de umarım uzun zamanlar Darüşşafaka formasını terletir ve başarılı olabilirim.
 
Şartlar el verirse, babamla aynı takımda olmak çok güzel bir duygu olur ama dediğim gibi, yolun başında olduğum için şimdi bunu düşünmeme gerek yok. Ama ileride bir gün öyle bir şey olursa, hem zorlukları hem de artıları olur. Artıları daha ağır basabilir; çünkü onunla olmak her zaman bana artı katıyor."
 
TİPLEME
- En beğendiğin koç?

- Phil Jackson
En beğendiğin oyuncu? 
- Michael Jordan
- En iyi 5'in? 
- Magic Johnson, Kobe Bryant, Michael Jordan, LeBron James, Wilt Chamberlain
- En zorlu deplasmanlar? 
- Karşıyaka ve Fenerbahçe
- Tek kelime ile Darüşşafaka Tekfen... 
- Yuva

EFE SARICA
Doğum tarihi: 11 Kasım 2002
Pozisyon: Şutör gard
Boy: 1.90 metre


 
ASLA YETİNMEYEN
ÖMER ONAN

 
"Patlayıcı güce, fast break kavramına, hırsa, kazanma arzusu ve savunmaya bakış açılarını değiştiren; hem yetinmemek hem de çözüm üretmek konusunda Türk basketboluna ilham veren bir karakter… Şimdilerde ise ülke sporumuz için ümit veren bir gelişmenin ana sebebi… Karşınızda; Ömer Onan."
 
FATİH SABOVİÇ
 
Ömer Onan'ı izleyebilmek yalnızca basketbola değil ‘asla pes etmemeye’ karşı da hayranlık uyandırırdı… Mersin’de başlayan mütevazı bir hikâye, İstanbul’da düzenlenen bir turnuvada o dönemki adıyla Efes Pilsen’in teması sonrası sihirli noktalara varır. Türkiye’nin en büyükleri olan Fenerbahçe, Anadolu Efes ve Ülkerspor’da yıllar boyu süren kariyer, A Milli Takım’daki eşsiz anılarla süslenir. Ömer Onan karakteri, parkede kendisini izleme şansı bulanlar için bambaşka bir anlam ifade eder.
 
Ülke tarihinde sayısız yetenek gelip geçmiştir. Aralarında unutulmaz pek çok basketbolcu da yer almıştır doğal olarak… Fakat gittiği yerlere ardında bıraktığı miraslarla kendisinden sonra da katkı veren ve ‘orada yokken dahi’ fark yaratmayı sürdüren kişilerin sayısı kısıtlıdır.
 
Oyunculuk döneminde Fenerbahçe formasını terlettiği dönemde 9 kupa kaldırdı Ömer Onan… Ardında bıraktığı ruh ve tohumlar ise bugünün hikâyelerinin dahi oluşmasına zemin hazırladı.
 
2004-2005 sezonunda Fenerbahçe’de görev yapan Onan, 2005-2006’da Ülkerspor’a gittikten sonra takip eden sezonda sarı lacivertlilere geri dönmüştü. 2006-2014 arasında yakalanan ivme ve alınan şampiyonluklarda büyük pay sahibi olan Ömer Onan, bu süre zarfında 4 TBL şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası ve 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası zaferi yaşadı.
 
Kaptan, A Milli Takım’da da asla dur durak bilmedi. Yeri geldi en eleştirildiği zamanlarda bile -bugünün oyuncularının dahi başaramadığı şekilde- kendini formatladı, yeri geldiğinde saha içi ve dışında ayakta kalan tek isim olmayı bildi. Fakat en önemlisi, asla yetinmemeyi ve pes etmemeyi öğreten karakterlerin başında geldi hep…
 
Ortaya koyduğu mücadeleler ve ruhun yanı sıra elde ettiği başarılarla da hafızalara kazınan Onan’ın 7 numaralı Fenerbahçe forması Ülker Arena’nın tavanını süsleyerek emekliye ayrıldı. Oyunculuk kariyerinin ardından yolunu sarı lacivertli camiada yöneticiliğe doğru çizen kaptan, ‘Never enough’ sloganının içeriğini dolduran temel karakterlerden biri oldu.
 
Uzunca süredir Türkiye Basketbol Federasyonu’nda CEO olarak görev yapan Ömer Onan, şimdilerde bambaşka bir heyecanın içerisinde buldu kendini… Onan’ın 2002 doğumlu ve 2,07 boyundaki oğlu Yiğit, Fenerbahçe’de babasının formasının asılı olduğu salonda kariyerindeki ilk A takım maçına çıktı. Fethiye Belediyespor karşısındaki görev alan Yiğit 7 dakika 46 saniye görev yaparken 2 sayı buldu.
 
Belki Obradovic’in Fenerbahçe ile yolu ayrıldı fakat Gherardini, Kokoskov ve Erdem Can gibi çok değerli isimler sarı lacivertli camia için emek vermeyi sürdürüyor. Söz konusu spor insanlarının tedrisatından geçme şansına sahip olan Yiğit Onan’ın, yakın gelecekte Fenerbahçe camiası adına da fark yaratan isimlerin başında geleceği su götürmez bir gerçek gibi gözüküyor.
 
KARİYERİ
1996-2004 Efes
2004-2005 Fenerbahçe
2005-2006 Ülkerspor
2006-2014 Fenerbahçe Ülker
 

 
GÜCÜ RUHUNDA
YİĞİT ONAN

 
“Babamın formasının emekli edildiği gün ben de yanındaydım. İnanılmaz duygulanmıştım. Ben de şu anda ne zaman sahada olsam babamın formasını görüyorum. Bu bana güç veriyor…”
 
Ben hep babam Ömer Onan'ı takip ederek büyüdüm. Dolayısıyla basketbol hep hayatımdaydı. Babamı oynarken görüyordum ve hep onun gibi olmak istiyordum. Babamın bende çok etkisi var. Basketbol oynamam ve buralara gelmem hep babamı idol olarak belirlememin bir sonucu oldu. Onun gibi olmak istediğim için buralardayım. 
 
Babamla basketbol tarzı olarak fiziki anlamda çok büyük farklılıklarımız var. Ama şut performansı olarak benziyoruz. Babam özellikle kariyerinin belli bir döneminden sonra çok iyi bir şutördü. Ben de yüzdeli şut atabiliyorum. Onun savunmasını da örnek alıp kendimi geliştirebilirsem hiç fena olmaz.
 
Babamın formasının emekli edildiği gün ben de yanındaydım. Çok küçüktüm o zaman. Milano maçıydı, çok kalabalıktı. İnanılmaz duygulanmıştım. Çok özel bir andı. Ben de şu anda ne zaman sahada olsam babamın formasını görüyorum. Bu bana güç veriyor, ne kadar çalışmam gerektiğini gösteriyor. Eğer bir gün ben de babamın formasının yanına kendi formamı astırma şansı elde edersem benim için inanılmaz büyük bir mutluluk olur.
 
Babamın sahada ortaya koyduğu hırsını ve az önce de söylediğim gibi şut özelliğini benzer buluyorum. Babamın her maçını izlemeye çalışıyordum. Elbette bir kısmında çok küçüktüm. Ama genel olarak babamın her maçında ben salonda olmaya çalışırdım. İki yaşımdan beri ben o sahadaydım zaten.
 
Mesela bir Valencia maçı vardı. O gün 20 küsur sayı atmıştı. Hatta Emir Preldzic’in maçın sonunda iki blok yaptığını hatırlıyorum. O karşılaşmada bir üçlüğü vardı, dönüp tribünde bizi göstermişti. O günü hiç unutmuyorum.
 
Bana göre Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük kulübüdür. Futbol, basketbol, voleybol… Her dalda Fenerbahçe çok büyük başarılar kazanmıştır. Böyle bir kulüpte oynuyorsanız her hareketinize, her davranışınıza dikkat etmeniz, insanlara örnek olmanız gerekir. Bunları babamdan da biliyordum.
 
Fenerbahçe’de olmak, Türkiye’nin en büyük kulübünde olmak çok güzel bir duygu ama bir yandan da ciddi bir sorumluluk. Düzgün, iyi bir insan olup, iyi bir sporcu olmak gerekir.
 
İlk olarak çok çalışıp kendimi geliştirmeli ve Fenerbahçe formasını başarıyla taşıyabilmeliyim. Elbette her basketbolcu gibi benim de NBA’de olma hayalim var. Ancak bunun için önce çok çalışmalı ve kendimi Fenerbahçe formasına katkı yapacak seviyeye getirmeliyim. Ama basketbola Fenerbahçe’de başladım ve bir gün Fenerbahçe’de bırakmak isterim. 
 
Teknik anlamda da genel olarak üç numarada kendimi rahat hissediyorum. Ama altyapılarda birçok farklı pozisyonda oynadım. 1 numaradan 4 numaraya kadar her pozisyonu oynadım. Bu konularda kendimi geliştirebilirsem çok yönlü bir oyuncu olabileceğimi düşünüyorum. Bunun için de çok çalışmak ve hazır olmaz lazım. Bir gün Dejan Bodiroga ya da Hidayet Türkoğlu gibi çok yönlü bir basketbolcu olmayı çok isterim.
 
TİPLEME
- En beğendiğin koç?

- Zeljko Obradovic
- En beğendiği oyuncu? 
- Michael Jordan
- En iyi 5'in?
- Stephen Curry, Kobe Bryant, Michael Jordan, Hakeem Olajuwon, Shaquille O’Neal
- En zorlu deplasman? 
- Karşıyaka
- Tek kelime ile Fenerbahçe... 
- Büyüklük
 
YİĞİT ONAN
Doğum tarihi: 12 Temmuz 2012
Pozisyon: Uzun forvet
Boy: 2.07 metre
 

 
KILAVUZ KAPTAN 
ÖMER SAYBİR


“Ömer Saybir, kendine has şut stili ve atletik yapısı ile oynadığı döneme damga vurarak özel isimler arasına adını yazdırmayı başarmıştı. Babasının yolundan giden Yiğitcan Saybir ise, yeni jenerasyonun ışık saçan yıldızlarından biri...”
 
OĞULCAN ÇOKSAYAR

 
Basketbola ilgi duyan bir insanın parkelerin tozlu tarihine inerken dikkatini çeken şeylerden biri de aynı soyadına sahip isimlerin kronolojik ilerleyişini takip etmek olmuştur. Babalarının hatta dedelerinin yolundan giden isimleri gördükçe sporun da nesilden nesile nasıl aktarıldığını zamanın akışında hissedersiniz. O soy isimlerden bir tanesi de Saybir...
 
Anadolu Efes'in genç forveti Yiğitcan Saybir'in Süper Lig ve THY EuroLeague'in ışıltılı sahnesine adım atmasıyla birlikte basketbol tarihinin sayfaları birer birer karıştırılmaya başlandı. Yiğitcan'ın performansı arttıkça parkelerin gediklilerinden 'babasının izinde' nidaları yükselmeye başlamış ve Ömer Saybir'in kariyeri, tam hakim olmayanlar tarafından araştırılmış bilenler ise hafızalarını tazelemişti.
 
1961 doğumlu olan ve 2.02 boyundaki Ömer Saybir, ilginç şut stili ve atletik oyuna müsait vücut yapısı ile hemen dikkatleri çekiyordu. Profesyonel basketbol kariyerine Beşiktaş'ta başlayan baba Saybir, ülkemizdeki birçok köklü kulübün çatısı altında mücadele etme şerefine nail olmuştu.
 
Parkelere ilk adımını attığı Raks İTÜ ve Beşiktaş macerasının ardından Efes Pilsen, Paşabahçe, Galatasaray, Oyak-Renault gibi çok önemli kulüplerin formalarını terleten Ömer Saybir, oynadığı döneme kendine has stili ile damga vuran isimler arasına adını yazdırmayı başardı.
 
Ülke basketbolumuz için 80'ler ve 90'ların önemli pota altı oyuncularından biri olan Ömer Saybir, 93 Avrupa Şampiyonası'nda, Türk basketboluna yön veren isimlerle aynı takımda yer alarak ay yıldızlı takımı temsil etmişti. O dönem milli takımda birlikte oynadığı isimler arasında Tamer Oyguç, Harun Erdenay, Levent Topsakal, Serdar Apaydın, Orhun Ene de vardı. 
 
Aynı zamanda Ömer Saybir, milli takımın pota altında alternatifsiz kaldığı yıllarda Tamer Oyguç ve Ömer büyükaycan ile birlikte boyalı alandaki krizi, saha içindeki emeğiyle unutturan oyuncuların başında yer aldı.
 
Atletik yapısıyla hemen farkını hissettiren Ömer Saybir, şut atış tekniği ile de ön plana çıkıyor. Tek el ile rakip potayı tarumar eden baba Saybir, sezon içinde tek elle attığı dış atışlarla rakiplerine defalarca kabus tadında maçlar yaşatmış bir oyuncu. Parkelerde pek sık denk gelinmeyen tek elini kullanarak geliştirdiği atış tekniği ile yakaladığı yüksek yüzdeli dış atış isabeti de farkını skora yansıttığının bir kanıtı niteliğinde.
 
Fazla gündemde kalmayı sevmeyen ve mütevazı kişiliğini yetenekleriyle birlikte oğlu Yiğitcan Saybir'e de aktaran Ömer Saybir, parkeye bir kopyasını bırakmış sayılır. 2.02'lik babanın 2.03'lük oğlu Yiğitcan da kendine has bir oyun yapısı ile yeni jenerasyonun parlayan yıldızları arasına kolaylıkla yazılacak isimlerin başında yer alıyor. 
 
2017 yılından bu yana Anadolu Efes'in formasını terleten Yiğitcan Saybir, şimdiden birçok tarihi başarı elde eden kadrolarda yer alırken belki de babasının parkelere çektiği bayrağı ailesi adına daha ileriye taşıyabilecek potansiyeli damarlarındaki kanda bulabilir...
 
KARİYERİ
1980-1981 Beşiktaş
1981-1982 Muhafızgücü
1982-1984 Beşiktaş
1985-1988 Efes Pilsen
1988-1990 Paşabahçe
1990-1992 Galatasaray
1992-1993 Beşiktaş
1993-1994 Oyak Renault
1994-1995 Meysuspor
1995-1996 Beşiktaş
1996-1997 Raks İTÜ


 
ADIM ADIM
YİĞİTCAN SAYBİR

 
"Babamın etkisiyle 6 yaşımda Efes Minik Takımı'yla başladığım basketbol kariyerimde kendimi daha çok geliştirip hedeflerime adım adım gidebilmek için her zaman çok çalıştım. 3 yıldır Efes'te oynamaktan gururluyum, seneye de en büyük hayalim NBA Draftı'na katılacağım."
 
Basketbol kariyerime, 6 yaşımda Efes Minik Takımı'yla başladım. Kısa bir süre orada devam ettikten sonra Anadolu Efes beni altyapısına çağırdı ve orda basketbol kariyerim başlamış oldu... Bu gelişmeden sonra hayalimi gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaştığımı hissetmiştim. Seneler geçtikçe basketbolcu olma düşüncesi tamamen kafamda oluştu. 
 
Kendimi daha çok geliştirip hedeflerime adım adım gidebilmek için her zaman çok çalıştım. Şimdi de 3 senedir profesyonel olarak Anadolu Efes oynamaktan, gururluyum...
 
Babam Ömer Saybir'in basketbol kariyeri, benim basketbola başlamamda çok etkili oldu. Babamın yanı sıra ailem de bu konuda her zaman benim en büyük destekçimdi. Tabii ki babamın tecrübesi tartışılmaz... Anlattığı her hikâyeyi, her eleştirisini çok önemsiyorum ve bunun basketboluma katkısı yadsınamaz. 
 
Basketbola ilk başladığım yıllarda Michael Jordan ve Kobe Bryant'ın videolarını  ve genelde NBA maçlarının highlight'larını (önemli anlarını) izlerdim. 
 
Babam her zaman, "İyi bir basketbolcu, olmanın ötesinde önce iyi bir insan ol" der. İnsan ilişkilerimin bu anlamda iyi olması babamın takdir ettiği ve desteklediği bir özelliğim. Bunun yanı sıra mücadeleci oluşumuz ve kaybetme tahammülümüz olmaması benzer yönlerimiz diyebilirim. 
 
Babam en çok hırs konusunda beni eleştirir  Oyunda beni yeteri kadar hırslı bulmadığını söylese de yapı olarak sakin bir mizacım olduğundan hırsımı belki de sahaya babamın koyduğu gibi koyamıyorum. Ama sahaya her çıktığımda 'kazanmak ve takımım için daha iyi ne yapabilirim? diye hazır bir şekilde çıkıyorum.
 
Tabii ki Anadolu Efes'teki geleceğim ve NBA hakkında da babamla çok konuşuyoruz. Bu konuda da babam beni çok destekliyor ve her zaman arkamda duruyor. Hedeflerim için nasıl çalışmam gerektiğini  ve bunun yanı sıra başarılı olabilmem için nasıl bir yol izleyebileceğimi daima konuşuyoruz. 
 
Her zaman söylediğim gibi benim NBA benim en büyük hayalim. Basketbola başladığım günden bu yana NBA benim için çok büyük bir heyecan ve draft'ta kendimi gösterecek olmam gurur verici bir olay.  Bu sene kendi isteğimle ismimi geri çektim, seneye draft'ta şansımı değerlendireceğim.
 
Benim için asıl önemli olan NBA'de herhangi bir takımda ülkemizi en başarılı bir şekilde temsil edip, hayallerimi gerçekleştirmek. 
 
TİPLEME

- En beğendiğin oyuncu?
- Giannis Antetokounmpo 
- En beğendiğin koç?
- Gregg Popovich
- En iyi ilk 5'in?
- Kyrie Irving, Luka Doncic, Lebron James, Giannis Antetokounmpo, Joel Embiid
- En zorlu deplasmanlar?
- Karşıyaka ve Zalgris
- Tek kelime ile Anadolu Efes?
- Aile
 
YİĞİT SAYBİR
Doğum tarihi: 27 Şubat 1999
Pozisyon: Uzun forvet
Boy: 2.03 metre
 

 
AİLE BOYU
FARUK BEŞOK

 
"Basketbol ve sporda her zaman kardeşler ön plana çıkmıştır. Faruk Beşok ve oğlu Efe'nin yanında Hüseyin Beşok'a da yer vermezsek olmazdı. Basketbol 'Beşoklar'ın genlerinde var."
 
BARIŞ CEVAHİR
 
Günümüz NBA’in dünyasında yer alan Holiday, Antetokounmpo, Lopez ya da Morris kardeşler gibi bir dönemin Türkiye basketboluna damga vuran Faruk Beşok - Hüseyin Beşok ikilisi, aile isimlerini 2020’de Efe Beşok ile ING Basketbol Süper Ligi’nde yaşatıyor.
 
Efe, her ne kadar basketbolun en hızlı döneminde sporculuk hayatını sürdürse de babası ve amcası Basketbol Süper Ligi kariyerinde Hilalspor, Eczacıbaşı, Karşıyaka, Fenerbahçe, Darüşşafaka, Tuborg, Türk Telekom ve Beşiktaş’ta ter akıtan Faruk Beşok, her ne kadar daha çok forvet pozisyonunda yer alsa da 'Beşoklar’ın şimdilik son basketbolcusu 2.09’luk Efe, amcasının izinden giderek pota altında rakipleriyle karşı karşıya gelmeyi sürdürüyor. 
 
Nitekim Hüseyin Beşok, Avrupa’da oynayan Türk basketbolcuların ilk örneklerinden olurken EuroLeague’de Maccabi gibi dev bir kültürü temsil etti. A Milli Takım'ın da unutulmaz parçalarından birisi olan Hüseyin Beşok’un ASVEL, Sibenik, Le Mans ve Prokom deneyimleri ise cabası. 
 
Öte yandan pota altındaki yüksek isabet yüzdesi, dominantlığı ve becerileri ona Polonya spor tarihinin en fazla maaş ödenen sporcusu unvanını da getirmişti. Faruk Beşok ise kardeşi kadar uluslararası bir kariyere sahip olamasa da keskin şutörlüğüyle tanınıyordu ve 90’lı yılların ortasındaki Fenerbahçe'ye İbrahim Kutluay ve Hüsnü Çakırgil gibi bir diğer unutulmaz isimlerle Faruk Beşok’un kariyeri ilerleyen yıllar içinde “Ağabey kardeş el ele, hep beraber tribüne” tezahüratlarından “Baba koç el ele, hep beraber tribüne” sözlerine evrildi. 
 
Nitekim dönemin Efes - Beşiktaş maçlarında kardeşine rakip olan deneyimli isim, antrenörlük kariyerinde oğlu Efe Beşok’a hem babalık hem de koçluk yaptı. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye Basketbol 1. Ligi’nde boy gösteren Mamak Belediyespor’da koçluk yaparken Efe de oyuncusuydu ve Faruk Beşok, verdiği bir röportajda “Sahada babalık bitiyor antrenörlük başlıyor. Bu iki olayı birbirine karıştırmamaya çalışıyoruz” sözlerini kullanarak durumun önemini de vurguluyor.
 
Üç sayı çizgisinin gerisinden alev aldığı zaman söndürülmesi bir hayli uzun süren bir baba, pota altında rakiplere ribaund bırakmayıp Türkiye basketbol tarihinde 'uzun oyuncu' kavramının sözlükteki anlamını değiştiren bir amca ve büyük umutlara sahip üst düzey bir basketbol genine sahip bir yeni jenerasyon. 'Beşoklar’ı izlemeye ve izlerken keyif almaya bir süre daha keyifle devam edeceğiz.
 
KARİYERİ
1987-1988 Hilalspor
1990-1992 Eczacıbaşı
1992-1994 Karşıyaka
1994-1995 Fenerbahçe
1995-1996 Darüşşafaka
1996-1997 Tuborg
1997-1998 Türk Telekom PTT
1998-2004 Faruk Beşok
2004-2005 Pınar Karşıyaka
 
GEÇMİŞİN İZİ 
EFE BEŞOK

 
"Daha 6-7 yaşlarında babam Faruk Beşok ve amcam Hüseyin Beşok'u sahada izlerken, 'bir gün bende onlar gibi basketbolcu olmalıyım' diye düşünüyordum ve o yaşlardan itibaren tek hedefim bu oldu.  Daha önce birlikte çalıştığımızı da düşünürsek oyun tarzımda babamın etkisinden söz edebiliriz."
 
Bu spora başlamam konusunda basketbolun içinde olan bir ailede yetişmiş olmamın çok büyük bir etkisi olduğu kesin. Kendimi bildim bileli basketbol, hayatımın bir parçasıydı. Daha 6-7 yaşlarında babam ve amcamı sahada izlerken, 'bir gün bende onlar gibi basketbolcu olmalıyım' diye düşünüyordum ve o yaşlardan itibaren tek hedefim bu oldu. Bu hedef doğrultusunda çalışarak ben de aynı yolu izledim.
 
Daha önce birlikte çalıştığımızı da düşünürsek oyun tarzımda babamın etkisinden söz edebiliriz. Aslında sadece babamın değil, şu ana kadar çalıştığım bütün koçların belirli etkileri var. Babamın ise hücum anlamından ziyade daha çok savunma tarafında bana olumlu etkileri oldu. Onunla beraber çalıştığımız sene savunma anlamındaki eksiklerimi görmemi sağladı ve bunun için özel çalışmalar yaptık.
 
Ailemdeki basketbolcuları gerek canlı, gerekse videolardan izleme fırsatı buldu. Hem babam hem amcamı izleme fırsatım oldu. Canlı olarak babamı daha çok izlediğimi söylemeyelim. Beşiktaş’da oynadığı senelerde annemle beraber çoğu iç saha maçına gittiğimizi hatırlıyorum. Oyun tarzı olarak ise babamı daha çok izlediğim için hep onu örnek almaya çalıştım. 
 
Babam çok iyi bir şutördü, aynı zamanda gayet iyi bir dış savunmacıydı. Amcam ise ne kadar gençlik yıllarında şutunu pek kullanmasa da 30 yaşından sonra onun da çok tehlikeli bir dış şut tehdidi vardı. Boyalı alanda ise çok iyi  savunma ve ribaund özellikleri vardı.
 
Uzun ve kısa vadeli hedeflerime gelirsek... Öncelikli hedefim bu ligde kendimi kanıtlamak. Şu ana kadar bunun için yeterli şansı bulamadım; ama henüz herhangi bir şey için geç kaldığımı düşünmüyorum. Fırsatını bulduğum zaman kendimi kanıtlayacak kadar bir sürem olacaktır. 
 
Uzun vadeli hedef olarak ise Süper Lig'de kendimi gösterip, kalıcı olduktan sonra Avrupa’da oynamak istiyorum. Her oyuncu gibi ülkemi yurt dışında temsil etme hayalim söz konusu. Bunun için de eksiklik hissettiğim özelliklerimi geliştirmek için çalışıyorum.
 
Bu sezon takım olarak öncelikli hedefimiz sezon sonuna play-off yarışında kalmak. Genç ve başarıya aç bir takımız. Burada kendini göstermek isteyen hem Türk hem yabancı oyunculara sahibiz. Şu an da ben de dahil bir kaç eksiğimiz var sakatlıklardan dolayı. 
 
Tam takım olduğumuz ve mücadele düzeyini ileri seviyede tuttuğumuz sürece bu yarışın içinde olacağımızı düşünüyorum. Yetenekli oyunculardan oluşan bir kadromuz var; ama önemli olan bu yetenekleri saha yansıtabilmemiz.
 
Şuan sakatlığımdan dolayı birinci önceliğim sahaya en iyi şekilde dönmek. Eksiklerimi tamamlamak ve bu aşamayı hasarsız geçmeyi umuyorum. Çalışmalarımı da kulüpteki kondisyoner ve fizyoterapistler eşliğinde yapıyorum. Amacım bu sakatlığı en az zararla kapatıp, olabildiğim en sağlıklı halimle takım antrenmanlarına başlamak. Sonrasında da hedeflerime bir bir ulaşarak kariyer basamaklarını tırmanmak istiyorum. Ama önce yüzde yüz performans verecek duruma gelmem gerekiyor.
 
TİPLEME
- En beğendiğin koç?

- Gregg Popovich
- En beğendiğin oyuncu?
- LeBron James
- En iyi 5'in?
- Magic Johnson, Michael Jordan, LeBron James, Dirk Nowitzki, Shaquille O'Neal
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka
- Tek kelime ile Afyon BŞB...
- Aile
  
EFE BEŞOK
Doğum tarihi: 23 Nisan 1997
Pozisyon: Uzun forvet
Boy: 2.09 metre
 

 
ÖZEL
SERDAR APAYDIN

“Türk basketbolu, özellikle 1990’lı yıllarda birçok özel şutör gard görmüştür. Ufuk Sarıca, Harun Erdenay, İbrahim Kutluay, Levent Topsakal vs. Bu isimlerden biri de Serdar Apaydın idi.”
 
BERTAN ERMAN

 
Hilalspor çıkışlı olan Serdar Apaydın, 1980’li yıllarda birçok oyunu gibi 20’li yaşlarının öncesinde profesyonel olmuş bir isim. Onda görülen ışık, özellikle 1980’lerin ikinci yarısının flaş takımlarından Çukurova Sanayi’ye gitmesini sağlamıştır. 
 
Kariyerinin ilk yıllarında, kendisinin Fenerbahçe TV’deki Overtime adlı programda anlattığı ve değindiği önemli bir konu var; kendi jenerasyonundaki oyuncuların ne kadar şanslı olduğunu gösteriyor: “Eskiye göre farklılıklar var yani. Eskiden, basketbolun içindeki insanlar yönlendiriyordu. Beni rahmetli Önder Ağabey (Okan) yetiştirdi. Sol turnike atamıyordum. Bana, ‘Bir ay sonra sol elinle smaç vuracaksın’ dedi. ‘Deli herhalde bu…’ dedim. Aklımdan başka bir şey geçmedi. Gerçekten 3 hafta sonra smaç vuruyordum. Fundamental o yıllarda biraz daha üstündü.”
 
Serdar Apaydın’ı Serdar Apaydın yapan önemli faktörlerden birinin ne olduğu burada ortaya çıkıyor. Sizi yetiştiren insanlar ve sizin çabalarınız, sizi bir yere getiriyor. Apaydın da, kendini geliştire geliştire 23 yaşında A Milli Takım’a seçilme başarısını göstermiş bir isimdi.
 
Tabii ki, Apaydın’ın yer aldığı takımlar ve birlikte oynadığı oyuncular da, onun yeteneklerini ve tekniklerini konuşturacağı yerler olmuştur. Özellikle Ülkerspor ve Fenerbahçe… O dönemlerde attığı üçlüklerle dikkatleri üzerine çeken Serdar Apaydın, birçok kişinin 1990’lı yıllarda basketbolu sevmesini de sağlamıştır. Oynadığınız oyunun insanlar üzerindeki etkisi de önemli.
 
Serdar Apaydın’ın belki de zirve sezonu 1994-1995'dir. Kadrosunda Pete Williams, Orhun Ene, Harun Erdenay gibi süperstarları barındıran Ülkerspor, final serisinde Fenerbahçe’yi geçerek mutlu sona ulaşmıştır. Şampiyonluk maçında da Serdar Apaydın’ın 30 sayılık performansı da unutulmazlar arasındadır.
 
Apaydın’ın 1998-1999 sezonunda, Dream Team Fenerbahçe’nin bir parçası olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Kariyerinin son zamanları olsa da, kısa bir süre sarı lacivertlilerde kalan NBA efsanesi Mahmoud Abdul-Rauf ile birlikte oynamanın vermiş olduğu mutluluğu tahmin edebilirsiniz. Üstelik de oda arkadaşıymış ki, tahminimce basketbolla ilgili iyi bir alış-verişte bulunmuşlardır.
 
Çünkü daha sonra altyapılarla ilgilenecek ve antrenörlük yapacak bir kişi için bir NBA yıldızından bir şeyler öğrenmek büyük bir artıdır.
 
Şimdi, Serdar Apaydın’ın basketbol mirasını devam ettiren bir isim var; oğlu Leon Harun Apaydın. Bu sezon HDI Sigorta Afyon Belediyespor forması giyen Leon Harun’un da Keçiler’de önemli süreler alıp kendini gösterdiği anlara şahit oluyoruz. Leon Harun’u izlerken, akıllara Serdar Apaydın da gelmiyor değil... 
 
Babası gibi üçlük atmasını beklemek ve daha fazlası. Bilemiyoruz tabii ki bazı şeyleri. İlerleyen zamanlarda boynuzun kulağı geçeceğini de görebiliriz. Zaman gösterecek. Ama şuna da şüphe yok ki, Leon Harun Apaydın’da Serdar Apaydın’ın basketbol genleri var.
 
KARİYERİ
Hilalspor 1985-1987
Çukurova Sanayi 1987-1990
TED Ankara Kolejliler 1990-1992
Galatasaray 1992-1993
Ülkerspor 1993-1997
Fenerbahçe 1997-2001
 
TUTKU
LEON HARUN APAYDIN

 
"Basketbola başlama sebebim çok küçük yaştan beri rekabeti sevmem. Parkedeki rekabet tam benim tarzıma uyuyor. Bu oyunu oynarken kendimi mutlu hissediyorum. Basketbol bana çok uygun, parkede kendimi çok rahat hissediyorum."
 
Babam Serdar Apaydın'ın basketbola başlamamda pek bir etkisi olduğunu söyleyemem. Ailem ilerde ne olmak istediğimle ilgili bana hiçbir zaman baskı yapmadı. Ben ne karar alırsam alayım onların destek vereceğinin farkındaydı. Ne olursa olsun arkamda durup destek olacaklarını çok iyi biliyordum.
 
Basketbola başlama sebebim çok küçük yaştan beri rekabeti sevmem. Parkedeki rekabet tam benim tarzıma uyuyor. Bu oyunu oynarken kendimi mutlu hissediyorum. Basketbol bana çok uygun, parkede kendimi çok rahat hissediyorum. 
 
Babamın basketbolumun gelişiminde ise etkisinin çok büyük olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Babam basketbolu en üst seviyede oynadığı için neyin doğru neyin yanlış olduğunu çok iyi biliyor. 
 
Babam bana parkedeyken nerede, ne zaman, ne yapılması gerektiğini öğretiyor... Maçlardan sonra yaptığı analizlerde hatalarımı görüp onları düzeltmeme yardım ediyor. Babamın bana hatalarımı göstermesi ve düzeltmeme yardım etmesi benim için tabii ki çok büyük şans... 
 
Basketboldaki hedefime gelirsek... A Milli Takım'da yer almak benim için çok önemli... Ben de her Türk basketbolcu gibi ay yıldızlı formayı üzerimde gururla taşımak istiyorum. 
 
Daha önümde çok uzun bir zaman var ve ben planlamamı yaptım... Çok çalışarak, adım adım gelinebilecek en üst seviyeye gelip hedefimi gerçekleştirmek istiyorum.
 
Bu sene Afyon Belediyespor olarak olarak hedefimiz önce ING Basketbol Süper Ligi'nde play-offlar'a kalmak sonrasında her takımın da hedefi olan şampiyonluk kupasını kazanmak.
 
Genel olarak hiçbir günümü boş geçirmemeye çalışıyorum. Kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Nelerim eksik, nerelerde hata yaptığımı bulup ekstra idmanlar ile bunları düzeltmeye çalışıyorum.
 
TİPLEME
- En beğendiğin koç?

- Zeljko Obradovic
- En beğendiğin oyuncular?
- Alexey Shved, Kenan Sipahi
- En iyi 5'in?
- Vassilis Spanoulis, Alexey Shved, Will Clyburn, Kyle Hines, Gustavo Ayon
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka

LEON HARUN APAYDIN
Doğum tarihi: 1 Ocak 1999
Pozisyon: Şutör gard
Boy: 1.94 metre


YORUMLAR

  • 0 Yorum