Kıvılcım

2023 Dünya Kupası elemelerinin ardından Gürcistan'da EuroBasket'e katılan A Milli Basketbol Takımımızın formasını daha önce terleten özel isimlere yer verdik. Basketbolumuza damgalarını vuran 12 Dev Adam efsanesinin mimarları Orhun Ene, Harun Erdenay, İbrahim Kutluay, Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur'un ay yıldızlı forma altındaki unutulmaz performanslarını hatırlatmak istedik...



KAPTAN
ORHUN ENE


"Muazzam ball handling hâkimiyeti, orta mesafe şut özelliği ve üçlük tehdidiyle Türk basketbolunun en iyi kısa oyuncularından biri olan Orhun Ene, 202 kez giydiği ay yıldızlı formanın en önemli parçalarından biri hâline gelip, gümüş madalya kazanılan 2001 Avrupa Şampiyonası’nda kaptanlık yaptı."
 
HÜSEYİN DEMİR

 
Bundan tam 21 yıl önce basketbolda; A Milli Takımımız en büyük başarılarından birini elde etmiş ve 2001’de ülkemizde düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanmıştı. 2000’li yılların başında Türk basketbolu bir değişim içerisindeydi ve jenerasyonlar arası geçişler yaşanıyordu.
 
Basketbolun ülkemizde tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağlayan en önemli olaylardan birisi 2001 Avrupa Şampiyonası olmuştu. 12 Dev Adam efsanesi bu turnuva ile ortaya çıktı. Devler Türk basketbolunda birçok şeyi değiştirdi ve geliştirdi. Basketbolun sevilmesinde öncülük eden bu takımın oyun kurucularından Orhun Ene de ismini parkelere altın harflerle yazdırdı... Basketbol yeteneğinin yanında karakteri ve kişiliği ile de Türk basketbolunun örnek oyuncularından biri olarak gösterilen Ene, 2000’li yıllarda altyapıda yetişen çocuklara ilham kaynağı oldu.
 
2001 Avrupa Şampiyonası'nda; Orhun Ene, Harun Erdenay, Haluk Yıldırım gibi tecrübeli isimler, genç yıldızlara yani yeni jenerasyona öncülük ederek abilik yapıyordu. Türk basketbolunda derin iz bırakmış Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur, Mirsad Türkcan, İbrahim Kutluay gibi yıldızların olduğu takımı yönetmek hiç de kolay değildi… Milli takımımızın başında olan tecrübeli antrenör Aydın Örs ve ekibi, o dönem Orhun Ene’ye saha içinde ve dışında önemli misyonlar yüklemişti.
 
Kaptan Orhun Ene, takımın birlikteliği ve uyumu için en çok gayret eden ve en çok çaba sarf eden oyunculardan biriydi… Ev sahibi olarak gümüş madalya aldığımız 2001’deki Avrupa Şampiyonasında Orhun Ene’nin birleştirici rolüne bugün bile değinilir. Grup maçlarında sakatlanan Orhun Ene'nin çeyrek finalden itibaren forma giyememesi de ay yıldızlıları olumsuz etkilemişti.
 
Orhun Ene muhteşem saha görüşü, oyun bilgisi ve pasör özelliğiyle oyuna yön veren isimlerden biriydi. Muazzam ball handling hâkimiyeti, orta mesafe şut özelliği ve üçlük tehdidiyle Türk basketbolunun en iyi kısa oyuncularından biri oldu Ene. 202 kez giydiği ay yıldızlı formanın en önemli parçalarından biri hâline gelip, gümüş madalya kazanılan 2001 Avrupa Şampiyonası’nda kaptanlık yaptı.
 
Altyapıya ilk olarak Eczacıbaşı’nda başlayan Orhun Ene, kariyer basamağının temelini burada attı.1985 yılında Galatasaray Lisesi ile birlikte Dünya ikinciliği kazanan Ene, 12 sene sonra, 30 yaşında sarı kırmızılı takımda oynamaya başladı. Bugün dahi Galatasaray taraftarının ona karşı saygısı ve sevgisi oldukça büyüktür. Orhun Ene, Galatasaray forması altında 4 senenin tamamında takımın liderleri oldu, 1997-98 senesinde ise 19 sayı 4.2 asist ile kariyerinin en verimli yıllarından birini geçirmişti. Basketbolumuzun simge isimerinden Orhun Ene’nin oyunculuk kariyerinde toplam üç şampiyonluğu (1988 ve 1989'da Eczacıbaşı, 1995'te Ülkerspor) oldu.
 
Orhun Ene, Harun Erdenay’la birlikte Ülkerspor- Efes Pilsen rekabetini sağlayan isimdi... 90’lı yıllarda Petar Naumoski yabancı oyun kurucular arasında nasıl ayrı bir konumdaysa Ene de yerli oyun kurucular arasında eş değer konumdaydı. Sakin ve naif yapısının içinde hep savaşçı ve mücadeleci ruhu yer alıyor. Hayata karşı olan duruşu ve bakışıyla oyunculuk dönemlerinde takımına liderlik yaptı. Basketbol oyunculuk kariyerini Avrupa’da sürdürme şansı olsaydı önüne farklı fırsatlar çıkabilirdi.
 
Orhun Ene’nin basketbola küsme sebeplerinden biri olarak bazı basiretsiz yöneticilerin tutum ve davranışları gösterilebilir. 2001 Avrupa Şampiyonası yaklaşınca Türk basketbol kamuoyunun 'Orhun’u istemesiyle geri döndü. EuroBasket 2001’de çok az maçta oynasa da en önemli karşılaşmalarda yer aldı. Takımın karmaşık yapısında doğal olarak rekabette vardı; fakat Aydın Örs’ün görevlendirmesi ile Orhun Ene saha içinde ve saha dışında takıma ağabeylik yaptı.
 
2003 yılında Dünya Fair Play Ödülü'nü alarak karakterinden, inandığı ilkelerden ve prensiplerinden hiçbir zaman ödün vermedi. Haluk Yıldırım ve Harun Erdenay ile oynamaktan büyük keyif alan ve uyum içerisinde olan Orhun Ene, kazanma hırsına yenik düşmedi. Oyunculuk ve antrenörlük hayatında her zaman beyefendiliğiyle ve saygısıyla örnek oldu. O hem parke hem de parke dışında hep iyi örnekti...
 
Orhun Ene ve akabinde Kerem Tunçeri sonrası Türk basketbolunun uzun yıllardır üst düzey oyun kurucu yetiştiremediğini hepimiz biliyoruz. Umarım gelecek yıllarda kısa oyuncu sorunumuz çözülür ve Orhun Ene potansiyelinde yetenekli, karakterli basketbolcuları tekrar yetiştirebiliriz.
 

 
YOLUN SONUNA GELİNDİĞİNDE 
HARUN ERDENAY

 
"Türk basketbolunun göreceği en iyi şutörlerden biri olan Harun Erdenay, ulusal başarılar elde etmişti. Ancak kariyerinin geçtiği dönem göz önüne alındığında, dünya ile birlikte basketbolun küreselleşmesi, ne yazık ki Erdenay’ın son yıllarına denk geldi."
 
BERTAN ERMAN
 
Türkiye’nin basketbolda söz sahibi olmaya başlaması, her ne kadar Efes’in 1990’lı yıllarda, Avrupa’da elde ettiği başarılarla oldu dersek yalan olmaz. Ancak ülke olarak küresel anlamda bir basketbol ülkesi olduğumuzu hissettirmemiz 2001 yılını buluyor; evimizdeki EuroBasket’te gümüş madalya kazandığımız zaman… 
 
O kadroyu düşününce, turnuvanın ardından birçok yıldız isim, önemli yerlere geldi. Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu, NBA’in yolunu tuttu. Mirsad Türkcan, İbrahim Kutluay, Hüseyin Beşok gibi isimler, Avrupa’nın önemli kulüplerine transfer oldu. Saydığım oyuncular da yetenekliler ve bizi oyunculuk dönemlerinde gururlandırdılar. Ancak kariyerlerinde yolları uzun veya yolun yarısında olan isimlerdi.
 
Belki de 2001 yılındaki A Milli Takımımızın en bahtsız ikilisi, 1990’lar Türk basketbolunun efsane gard (Orhun-Harun) ikilisiydi. Büyük başarı kariyerlerinin son demlerinde geldi. Bu ikilinin şutör gardı Harun Erdenay ise birçok kişi tarafından Türk basketbol tarihinin en iyi şutörü olarak adlandırılıyor.
 
Profesyonel kariyerine genç yaşta, oyuncuyken 1970’ler basketboluna damga vurmuş ve aynı zamanda babası olan Kemal Erdenay’ın çalıştırdığı İTÜ’de başlayan Harun Erdenay, ilk büyük başarılarını 1992 yılında, Paşabahçe ile Türkiye Kupası’nı kazanarak ve ligde final oynayarak elde etmişti. Kulüp kariyerinde daha sonra Ülkerspor ile şampiyonluklar kazanan Erdenay, A Milli Takım'la ilk uluslararası başarısını 2001 yılında elde ettiğinde 33 yaşındaydı. Yani, kariyerinin yavaş yavaş sonlarına geliyordu.
 
Efes, 1996 yılında Koraç Kupası’nı kazanmıştı. Fakat Türk Basketbolu, 3-4 takım haricinde, uluslararası alanda, o dönemlerde İtalya, İspanya veya Yunanistan kadar söz sahibi değildi. Eski Yugoslavya ülkelerini ve Litvanya’yı söylemiyorum bile… Onlar NBA’e oyuncu ihraç ediyorlardı; ama NBA’in Avrupa’ya bakış açısı bir hayli farklıydı. A Milli Takımımız da 2001 yılındaki Avrupa Şampiyonası ile tam anlamıyla basketbolda söz sahibi olmaya başlamıştı. 
 
Bu süre içinde Mirsad Türkcan, Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur, NBA’in yolunu tutmuştu. İbrahim Kutluay, Panathinaikos’a geçmiş ve EuroLeague şampiyonluğu yaşamıştı. Sonra Kutluay’ın bir Seattle Supersonics macerası olmuştu; ama beklendiği gibi geçmemişti. San Antonio Spurs’ün de Kerem Gönlüm’e teklifi olmuştu.
 
Dergimizin eski yazarlarından, Türk basketbolunun unutulmaz isimlerinden İsmet Badem’in 'Pegasus' lakabını verdiği Harun Erdenay, jenerasyon olarak kendini göstereceği genç bir yaşta olsaydı diye düşününce…
 
Erdenay bir 10 yıl daha genç olsa ve yine aynı oyununu, şut performansını sergilemiş olsaydı, hiç şüphesiz kendisine NBA’in kapıları açılırdı. Vazgeçilmez bir ilk 5 oyuncusu olur muydu; o bilinmez ama kenardan gelip, takımına çok kritik katkılarda bulunan bir şutör olacağına dair şüphe olmazdı.
 

 
YILDIZ
İBRAHİM KUTLUAY

 
"Türk basketbolu, tarih boyunca birçok önemli ve başarılı oyuncu yetiştirdi; ancak yıldız kavramı her yönüyle ele alındığında akıllara gelen ilk isimlerden biri kesinlikle İbrahim Kutluay…"
 
LEVENT LEVENTCİ
 
1974 İstanbul doğumlu olan İbrahim Kutluay için spor serüveni, taraftarı olduğu Fenerbahçe’nin futbol altyapısında başladı. Ancak genç yaşlarda boyu uzayan ve futbolda pek sivrilemeyen Kutluay’ı basketbola yönlendirdi Dereağzı’ndaki antrenörleri.
 
Altyapısından yetiştiği Fenerbahçe’de profesyonel seviyeye yükselen keskin şutör, yıllar içinde hem milli takımın vazgeçilmezi hem de ülke basketbolunun yıldızı hâline geldi. Antrenman konusundaki adanmışlığıyla takdirleri toplayan ve ekstra çalışmalarının karşılığını maçlarda alan İbrahim Kutluay, yıllar içinde özel hayatıyla da sık sık magazin medyasının gündemine oturdu.
 
Altyapı kategorilerinde milli takım formasını terleten yıldız skorer, A Milli Takım ile ilk turnuvasını EuroBasket 1995’te geçirdi. O turnuvada boy gösterdiği beş maçta toplam 68 sayı üreten İbrahim Kutluay, henüz 21 yaşında olmasına rağmen milli takımımızın en skorer oyuncusu oldu. Özellikle kazandığımız Finlandiya maçında attığı 27 sayıyla parladı. 22 Yaş Altı EuroBasket’te son kez 1996 yılında boy gösteren Kutluay, İtalya potasına 50 sayı gönderdiği turnuvayı 22.6 sayı ortalamayla tamamlayarak gümbür gümbür geldiğini bir kez daha herkese gösterdi.
 
A Milli Takım formasıyla etkili performanslarını sürdüren medyatik yıldız, EuroBasket 1997’de Litvanya potasına 11’de 8 üçlük isabetiyle yolladığı 32 sayıyla öne çıktı ve yakaladığı 16.8 sayılık ortalamayla bir kez daha genç yaşında takımın en skoreri olmayı başardı. EuroBasket 1999 ise farkı bir turnuvaydı. Erman Kunter koçluğunda 1979 kuşağının tecrübe kazanması ve A Milli Takım seviyesine entegre edilmesinin ana hedef seçildiği turnuva, İbrahim Kutluay için durgun geçti.
 
Kerem Tunçeri, Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur gibi gençlerin A Milli Takım seviyesine adapte olduğu turnuvada performansıyla alkışları toplayan ay yıldızlı ekibimiz, ülkemizde düzenlenecek EuroBasket 2001 öncesi havaya girdi.
 
Ev sahibi olduğumuz turnuvada hedefler yükseltildi. Uzun vadeli projeler yerine sonuç odaklı bir düşünce yapısına geçildi. A Milli Takım'ın yönetimi Aydın Örs, Doğan Hakyemez ikilisine bırakıldı. 1979 kuşağıyla, daha tecrübeli oyuncuların harmanlandığı bir kadro yapıldı. Athena’nın meşhur 12 Dev Adam şarkısı herkesin diline yapıştı ve ülkede basketbol ciddi bir ivme kazandı bu turnuvayla.
 
Özellikle grup aşamasında genç yıldızlar Juan Carlos Navarro ile Pau Gasol ikilisine sahip İspanya’ya karşı ürettiği 35 sayıyla milli takımımızın grup liderliğini almasına çok yardımcı oldu İbrahim Kutluay. Çeyrek finalde Hırvatistan’a 16, yarı finalde Almanya’ya 24 sayı kaydeden yıldız skorer, takımımızın finale taşıdı.
 
Finalde güçlü Yugoslavya karşısında Kutluay’ın ürettiği 16 sayı, şampiyonluk için yeterli olmadı. Gümüş madalya ile tamamladığımız turnuvada forma giydiği 6 maçta toplam 130 sayı üreten İbrahim Kutluay, Nowitzki ve Stojakovic gibi yıldızların ardından turnuvanın en skorer üçüncü oyuncusu oldu.
 
2002 yılında Panathinaikos formasıyla Bologna’da düzenlenen EuroLeague Final Four organizasyonunda final maçına damgasını vuran yıldız şutör, favori olarak gösterilen ev sahibi Kinder Bologna karşısında ürettiği 22 sayıyla takımını şampiyonluğa taşıdı. Bu moralle ABD’deki 2002 Dünya Şampiyonası’na giden Kutluay, bu turnuvada beklentilerin çok altında kalan milli takımımızın kaderini değiştiremedi.
 
2002 sonrasında A Milli Takım bazında bazı gereksiz tartışmalar, ego savaşları çok gündeme geldi. EuroBasket 2003 ve EuroBasket 2005, bizim için beklentilerin altında geçti. Ancak 2004 Olimpiyat Oyunları öncesinde İstanbul’da oynanan Türkiye-ABD hazırlık karşılaşmalarında parlayan İbrahim Kutluay için NBA yolunun bu maçlar etkisiyle açıldığını hatırlatmak gerekiyor.
 
Önemli eksiklerle gittiğimiz 2006 Japonya Dünya Şampiyonası’nda sergilediğimiz performans, herkesin beğenisini kazandı. Tecrübeli skorer İbrahim Kutluay, bu turnuvaların hepsinde milli takımımızı temsil etti. Milli takımımızla son büyük turnuvasını EuroBasket 2007’de geçiren Kutluay, forma giydiği süre boyunca skorerliğiyle birçok insana ilham oldu. Yurt dışında bir takımda oynarken EuroLeague şampiyonluğu yaşayan tek Türk oyuncu olan İbrahim Kutluay; başarılı kariyeri, karizması ve medyatik kişiliğiyle ülke basketbolunun gördüğü en büyük yıldızlardan…
 

 
HERO HEDO!

HİDAYET TÜRKOĞLU

"Türk basketbol tarihinin tartışmasız en çok yönlü oyuncuların biri olan Hidayet Türkoğlu, gerek NBA kariyerinde başarılarıyla, gerek 12 Dev Adam ile kazandığı iki gümüş madalya ile ülke basketboluna izi zor silinecek bir imza attı. Öyle bir imza ki bu topraklarda yetişen genç nesiller için bir Toni Kukoç, bir Scottie Pippen gibi örnek olunacak bir iz bıraktı..."
 
EGEMEN İSAR
 
Çavuşoğlu Koleji ile Dünya Şampiyonluğu ve ikinciliği kazanan Hidayet Türkoğlu, Anadolu Efes ile başarılar dolu profesyonel kariyerine giriş yaptı. Oyun kurucu olarak başladığı serüvenine small forvet olarak devam etse de 5 numara pozisyonu hariç sahanın her yerinde var oldu. Uzun boyu ve cüssesine rağmen hızlı ayakları, top sürme ve şut mekaniğindeki başarısı, onun çok yönlü olarak oynamasındaki yegâne etmenlerdi. NBA’de ve milli takım formasıyla perimetre dışından attığı üçlükler ve Los Angeles Lakers ile Orlando Magic arasında oynanan final serisinde Kobe’ye arkadan gelerek yaptığı blok, kariyerinin unutulmaz enstantanelerindendi…
 
Parkedeki ilk deneyimini, Anadolu Efes ile yaşayan Hidayet Türkoğlu, daha ilk senelerinde adından söz ettirdi. Lise kariyerinin ardından Efes ile profesyonel sözleşmeyi imzaladı. Türk basketboluna Avrupa’da ilkleri yaşatan Efes ile başarılı 4 yıl geçiren Türkoğlu, 2000 yılında EuroLeague Final Four’unda üçüncü olan takımın en önemli oyuncusuydu. O sezon bireysel olarak, EuroLeague’in en iyi beşine seçilme başarısı gösterdi. Efes’te oynadığı yıllarda Avrupa başarısı dışında, 1 Türkiye Ligi, 2 Türkiye Kupası ve 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı. 2000 yıllı NBA Draft’inde 1. tur 16. sıradan, NBA’in Batı Konferansı takımlarından Sacramento Kings tarafından seçildi ve 15 yıllık NBA kariyerinin ilk adımını attı.
 
Sırasıyla Sacramento, San Antonio, Orlando Magic, Toronto Raptors, Phoenix Suns, Los Angeles Clippers formaları giydi. Kariyerinin en önemli dönemlerini Sacramento ve Orlando’da geçirdi. Sacramento ile Batı Konferansı finaline çıktı; fakat Lakers’ı geçemediler. Hedo başka bir Lakers engelini de Orlando forması ile yaşadı. 2008-09 NBA finallerinde Kobe’li, Shaquille O’neal’lı Lakers’a 4-3 ile kaybetti. Fakat o seride Kobe’ye arkadan gelerek yaptığı blok, basketbol tarihinin unutulmazları arasında yer aldı.
 
Hidayet Türkoğlu NBA kariyerinde 4 farklı takımda 10 kez play-off’a kalma başarısı gösterdi. 2001 yılında en iyi çaylak beşine seçildi. 2008 yılında en çok gelişim gösteren oyuncu oldu. 15 yıllık NBA kariyerinde 11.1 sayı, 4 ribaund, 2.8 asist, 0,3 blok, 0,8 top çalma ve 1,6 top kaybı ortalamasıyla oynadı.
 
Athena Grubu'nun, 2001 EuroBasket'te milli takımımız için bestelediği 12 Dev Adam şarkısı dillere pelesenk olduğunda o kadronun en önemli parçalarından biri de Hidayet Türkoğlu'ydu. B grubunda yer aldığımız ilk turu birinci tamamladık. Bir üst turda uzatmaya giden Hırvatistan maçının lideri olan Türkoğlu, attığı 16 sayı ile takımının yarı finale çıkmasında büyük rol oynadı. Yarı finalde Dirk Nowitzki’nin Almanya’sı karşısında çekişmeli geçen maçta, uzatmaya giden o son saniye üçlüğünü yolladı. Uzatma bölümünde de ağırlığı koyan Hidayet Türkoğlu, karşılaşmada 23 sayı kaydederek, Türkiye’nin ilk finalinin kapısını araladı.
 
Finalde Yugoslavya karşısında, Hırvatistan ve Almanya maçları kadar etkili olmasa da Hidayet, 13 sayı kaydederek ülkemizin ilk finalinde pastadaki mumlardan birini çoktan dikmişti. İbrahim Kutluay’dan sonra takımın en skorer ikinci oyuncusu olan Hedo, turnuva geneli 15.5 sayı, 5.8 ribaund, 3.5 asist, 0 blok, 1.6 top çalma ve 2.1 top kaybı istatistiklerinin altına imza atarak, gümüş madalyanın gelmesinde pay sahibiydi.
 
Yaşlı Kurt Bogdan Tanjevic ile genç bir takım hâlinde, ülkemizde düzenlenen 2010 Dünya Kupası’nda da boy gösteren Hidayet Türkoğlu; Mehmet Okur ve İbrahim Kutluay’ın olmadığı kadronun kilit oyuncularından biriydi. Bu genç jenerasyonun abisiydi. Turnuvaya C grubunda başlayan takımımız, diğer gruplara nazaran daha kolay maçlar geçirdi. Çin’in Rusya’nın, Yunanistan’ın Porto Riko’nun ve Fildişi Sahilleri’nin de olduğu aşamayı, Devler yenilgisiz geçti.
 
Türkoğlu, grup aşamasındaki Porto Riko ve Rusya maçlarının göze çarpan performanslarından birini sergilemişti. İkinci turdaki, Batum’lu, Diaw’lı, De Colo’lu Fransa karşısında kalitesini ortaya koyan Hedo, 20 sayı, 4 ribaund 3 asistlik performansı ile takımının farklı kazanmasında önemli rol oynadı. Çeyrek finalde Slovenya karşısında ürettiği 7 asistle maçın en çok asist yapan oyuncu olan Hidayet Türkoğlu, maçta 10 sayı üreterek galibiyette tuzunu bulundurdu.
 
Yarı finalde unutulmayan, son saniyelere kadar taşan ve Kerem Tunçeri’nin son saniye basketiyle kazandığımız Sırbistan maçında Türkoğlu, attığı 16 sayı ile takımın skor yükünü sırtlamıştı. Finalde rakip ABD, Türkiye Dünya Kupası’nda ilk kez final oynuyor. Hidayet Türkoğlu’nun liderliğinde genç jenerasyonlu Devler, turnuvanın ilk yenilgisini alarak (64-81) dünya ikincisi oldu. Hero Hedo, farklı kaybedilen maçta, takımın en parlak performansını sahneledi. 16 sayı ve 7 ribaundluk katkısıyla Hidayet Türkoğlu, ikinci bir ilki yaşadığımız maceraya güzel bir imza bıraktı. Turnuva geneli istatistiği ise 12.3 sayı, 4.2 ribaund, 3.4 asist 0.3 blok, 1 top çalma ve 1.7 top kaybıydı.


 
GELECEĞİ OKUYAN DEV 
MEHMET OKUR


"Baskı altında olmayı, sorumluluk almayı, kendisi muhteşem oynarken takım arkadaşlarının da muazzam işler yapmasını sağlayan bir yıldız; Mehmet Okur… Fakat onun belki de en önemli özelliği, geleceği okuması! Hatta okumaktan da öte, ona giden yolun hem parkede hem de parke dışında kendi zihninden geçtiğini keşfetmiş olması…"
 
FATİH SABOVİÇ
 
Bir efsane kolay yetişmiyor… Yetişen efsane kolay kolay kalıcı olamıyor… Hatta bir de gidip NBA’in, okyanus ötesinin tozunu atıp gelemiyor! Türkiye tarihinde NBA’de şampiyonluk yüzüğünü takan ve All Star seçilen tek basketbolcudan, Mehmet Okur’dan bahsediyorum.
 
Okur’u tanıyıp dışarıdan görseniz, yaşama dair yüzeysel hareket ettiğini düşünebilirsiniz. Ancak zihninin içinde tüm algoritmaları hesap ederek ve bunlardan etkilenmeden kendi istediğini seçerek ilerleyip yaşadığını, birkaç kez sohbet ettikten sonra anlayabiliyorsunuz.
 
Mehmet Okur ile gazetecilik kariyerimin en değerli röportajlarından birine imza attığımda ona dair araştırmadığım pek çok konu vardı. Fakat ne kadar araştırırsam araştırayım her şeyi ondan dinlemek bambaşkaydı. 12 Dev Adam’ın hiç değişmeyen değerli jokeri Okur, Tofaş’ta oynadığı dönemlerde yaşadığı bir anısını benimle paylaşmıştı.
 
“Tam olarak ne zaman, ‘NBA’de oynayacağım’ dediniz?” sorusunu yönelttiğim Okur, hiç düşünmeden şunları söylemişti: Tofaş’taki ikinci yılımda… 17 yaşında Slovenya kampında bir parkta Tolga Öngören’e söyledim bunu… Arkadaşlarım, “Ne NBA’i ancak uzaya gidersin” derdi. Ama onlar eve gittiğinde salonda kalan bendim…
 
Kendisine Yugoslav efsanesi Toni Kukoç’u örnek alan ve hayalleri için hiç durmadan çalışan Memo, 1997’de profesyonel olarak başlayan kariyerine OYAK Renault, Tofaş, Efes Pilsen, Detroit Pistons, Utah Jazz, Türk Telekom ve New Jersey Nets’i sığdırdı. 3 Türkiye Ligi, 4 Türkiye Kupası ve 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın yanı sıra kıtaları aşan başarılarına; 2004’te NBA şampiyonluğu ile 2007’de NBA All Star’ına seçilme şerefini ekledi.
 
Oyun içerisinde her an her şeyi yapabilme potansiyeli taşıyan, dış atışı olan uzunların öncülerinden olan, soğukkanlılığı ile rakibi hiç durmadan yıpratan Okur, A Milli Takım ile de efsane 12 Dev Adam’ın içerisinde ayrılmaz bir parça olarak bulundu.
 
Hayatında tüm algıları kırmak ve yalnızca başarıya ulaşmak üzerine kurulu bir bakış açısıyla hareket eden Mehmet Okur, sporculuk kariyeri sonrası NBA’de oyuncu gelişim departmanlarında da görev yaptı.
 
Şimdilerde Türkiye’nin bir diğer NBA yıldızı olan ve kendisine tarz olarak çok benzetilen Alperen Şengün’ün gerçekten çok şanslı olduğuna inanıyorum. Mehmet Okur’dan öğrenebilmek, onun deneyimlerini kendi yaşam yoluna uyarlayabilmek eminim ki birkaç yıllık kestirme yollar sağlıyordur.
 
Türk basketboluna gerek günümüzde gerekse gelecek dönemlerde Mehmet Okur gibi isimlerin edindiği tecrübelerin çok şey katacağına inanıyorum. Tarihin en ‘winner’ oyuncularından biri olarak anılan Okur, 12 Dev Adam’ın parkede kendi jenerasyonu tarafından yüceltildiği süreçle yetinmeyip, yeni nesillerin yoluna ışık olmaya devam ediyor.

12devadam türkiye eurobasket gümüş dünyakupası madalya kürsü orhunene harunerdenay i̇brahimkutluay hidayettürkoğlu mehmetokur