Patron döndü

Levent Leventci

Son yıllardaki başarısızlıkların ardından Messina yönetiminde THY EuroLeague’de sezona etkileyici biçimde giren Milano, oyun aklı yüksek ve rakipleri adına tehlike verici bir görüntü çiziyor.’

Avrupa basketbolunda "Patron" tanımı, genellikle Zeljko Obradovic için kullanılır. Ancak disiplini, kariyeri, cesur kararlar alabilmesi ve karizmasıyla birlikte Ettore Messina için de bu tanımı kullanmak gayet yerinde bir tercih. Son yıllardaki başarısızlıkların ardından Messina yönetiminde THY EuroLeague’de sezona etkileyici giren Milano, oyun aklı yüksek ve rakipleri adına tehlike verici bir görüntü çiziyor.

İtalyan ekibinin bu noktaya nasıl geldiğini anlamak için filmi başa sarmak gerek.1990’larda ve 2000’lerin başında Kinder Bologna, 2000’lerin ortasında Benetton ve CSKA Moskova ile müthiş işler yapan ve 4 kez EuroLeague şampiyonluğu yaşayan İtalyan efsane koç; 2010’ların başında Madrid ve CSKA’yı çalıştırıyorken oyuncularıyla kopuk bir görüntü çizdi. Ardından rota değiştirdi.

NBA’i deneyimlemek isteyen Messina, 2014 yılında San Antonio’da Popovich’in yardımcılığı
görevine soyundu. Daha önce Bologna’da koçluğunu yaptığı ve birlikte EuroLeague şampiyonluğu yaşadığı efsane Ginobili ile Spurs’te buluşmuş oldu. 5 senelik NBA kariyeri boyunca başantrenörlük konusunda çeşitli takımlarla görüşen ancak bunlardan olumlu bir sonuç alamayan Messina, Avrupa’ya dönmeye karar verdi.

Ancak 60 yaşındaki İtalyan efsanenin Avrupa’ya dönmek için önemli bir şartı vardı. Messina, sadece koç olarak değil aynı zamanda karar verici olarak da görev almak istiyordu. Dolayısıyla Olimpia Milano’nun üç yıllık başantrenörlük ve basketbol operasyonlarından sorumlu başkanlık teklifi, Messina’nın ilgisini çekti.

Teklifi kabul eden İtalyan efsane, güçlü bir genel menajer ile çalışmanın önemini iyi biliyordu. Bu konuda Obradovic’in ilk Fenerbahçe sezonunda yaşadığı tecrübe, herkese iyi bir ders olmuştu. Dersine iyi çalışan İtalyan ekibi, yıllardır Olympiakos’ta görev yapan tecrübeli basketbol adamı Christos Stavropoulos’u genel menajerlik görevine getirdi.

Arzuladığı adımları atan Milano, transferde Messina’nın isteklerini ikiletmeden yaptı. Sözleşmeleri olmalarına rağmen Mike James ve James Nunnally ile yollarını ayırmayı tercih etti İtalyan koç. Geçen sezondan kalan uyumsuz havanın dağıtılması adına önemli ve cesur kararlardı bunlar.

Sergio Rodriguez’i takımın lideri olarak Milano’ya getiren Messina, diğer yıldız transferini sezon başladıktan hemen sonra Scola’ya imza attırarak gerçekleştirdi. Ayrıca yaz transfer döneminde Aaron White, Shelvin Mack, Michael Roll gibi sisteme uyum gösterecek yabancılar ve yerli rotasyonuna derinlik katacak Ricardo Moraschini, Paul Biligha gibi oyuncular kadroya katıldı.

Güncel basketbol tarzlarının aksine yaş ortalaması yüksek ve atletizm seviyesinin düşük olduğu bir kadroyla yola çıkan Messina, Rodriguez’in mutlak ve müthiş liderliği sayesinde sezona etkileyici başladı. Aslında Mack/White ikilisi beklentilerin altında kalıyor, Nedovic/Gudaitis ikilisi sakatlıklarla uğraşıyordu. Rotasyonu çok iyi ayarlayan İtalyan efsane, Rodriguez/Micov/Scola gibi zeki oyuncularının sayesinde takımına düşük tempoda her pozisyonu seçerek oynatmayı başardı.

Dönem dönem Della Valle’den, Jeff Brooks’tan, Paul Biligha’dan ekstra katkılar alan Milano, yıldız oyuncularının liderliğiyle birlikte özellikle iç sahada seyirci desteğiyle büyük fark yaratıyor. Ancak yaş ortalaması yüksek olan İtalyan ekibinin, son dönemdeki yoğun ve zorlu fikstürü sebebiyle önemli bir düşüş yaşadığını vurgulamak gerekiyor.

Messina yönetiminde TOP 8 yarışının içinde olan İtalyan ekibi, modern EuroLeague döneminde hiç ulaşamadığı Final Four’u aklının bir köşesinde saklıyor.