Teşekkürler Marko Paşa!

Bir gülüşüyle kalpleri kazanan, son turnuvasında efsaneye dönüşen ve efsane bir veda ile yürek burkan adam: Marko Gudurić…

Teşekkürler Marko Paşa!
28 Temmuz 2025 - 22:11

ALİ BARUTÇUOĞLU

Bazı insanlar vardır; onları hiç tanımasanız da söyledikleri, yaptıkları ya da sadece bir tebessümüyle güven alanınıza girer. Bu yabancı, artık ailenizden biri gibidir. Bazen öylesine
kızar, eleştirirsiniz ama günün sonunda onu hep seversiniz. Marko Gudurić de Fenerbahçeliler için tam olarak böyle bir isimdi.

Doğduğu yer Kadıköy olmuşçasına “Bu kadar iyi Fenerbahçeli olunur mu?” dedirten Marko
Paşa, kariyer sezonunu yaşayarak sarı-lacivertli formaya veda etti. Yer yer tansiyonun
yükseldiği, Milano bench’i ile trash talk olan maçlar bile yaşadı; ama ne olursa olsun yine de
Milano’nun ona saygı duymasını sürdürdü. Ve şimdi, Fenerbahçe'nin Avrupa sahnesindeki
yeni rakiplerinden biri olan Olimpia Milano’ya transfer oldu.

Bir Kupadan Sonra Başlayan Baskı

Gudurić, Fenerbahçe’ye transfer olduğunda takvimler 2017 yazını gösteriyordu. EuroLeague tarihinde ilk kez saha avantajı olmadan 3-0’lık seriyle Final Four’a gelen ve kupayı kazanan Fenerbahçe, o yaz Udoh ve Bogdanovic gibi mimarlarını kaybetmişti. Marko, bu büyük Sarı Miras’ı devralanlardan biri olarak gelmişti.

İlk sezonun baskısı büyüktü. Takım, back-to-back şampiyonluk için Real Madrid karşısına çıktı ama kupayı kaybetti. Bu süreçte Gudurić’in inişli çıkışlı performansı tartışma konusu oldu. Ancak zamanla rolünü buldu. İkinci sezonun başında daha özgüvenli bir oyun ortaya koydu ama Vitoria’daki Final Four’da takımın yaşadığı ciddi sakatlıklar, kupaya uzanmasını
bekledikleri sezonda bu hedefi sekteye uğrattı.

Yine de iki sezon boyunca Obradovic’in eğitiminden geçen Marko, hayalini kurduğu NBA’e
adım attı. Draft edilmeden gitmişti ama gelişimi dikkat çekiciydi. Fenerbahçe basketbol
kültürünün NBA’e ihraç ettiği değerli isimlerden biri olarak Ataşehir'e ilk veda mektubunu
yazdı.

Yuvaya Dönüş ve Yeniden Yükseliş

NBA macerası, ne yazık ki rekabetten uzak bir takıma düşmesi ve pandemi etkisiyle arada
geçen bir dönemdi. Ancak Fenerbahçe'nin ona yeniden ihtiyaç duyduğu anda geri dönmesi
tesadüf değildi. Bu kez Obra değil, bir başka Sırp isim, Kokoskov onu çağırmıştı. O sezon her kulvarda kaybeden bir takımda dahi elinden geleni yaptı.

Devamındaki yıllarda takımla birlikte yeniden kupalar kazanmayı başardı. Hem Türkiye Ligi
hem de Avrupa’da yeniden psikolojik üstünlük kurulduğu günlerde, sahada en çok konuşulan isimlerden biri yine oydu. Kritik maçlarda sorumluluk aldı, takımı sırtladı. Ve Fenerbahçe kariyerinin ikinci perdesini Triple Crown ile zirvede kapattı.

Bir Veda, Bir Boşluk ve Umut Dolu Dönüş İhtimali

Bu yazı, Marko’nun istatistikleriyle değil; yarattığı duygularla dolu bir veda. Çünkü gidişi buruk bir huzurla karışık: Bir yandan Onuralp Bitim gibi taze isimlerle boşluğu dolacak gibi, ancak bir yandan da Real Madrid ya da NBA gibi daha üst düzey organizasyonlar yerine Milano’ya gitmesi tam içimize sinmiyor.

Ama düşününce, 30 yaşındaki bir oyuncu için üç yıllık garanti kontrat ve muhtemel liderlik
rolü oldukça anlamlı. Öte yandan Fenerbahçe'nin de istikrarlı bir sistemde Gudurić sonrası
için sağlam adımlar attığını görmek umut verici.

Marko, Fenerbahçe tarihinde Partizan, Zalgiris ve Milano deplasmanlarında yazdığı efsane
performansları ve EL finalinde epik oyunu ile hatırlanacak. Her zaman gülen yüzü, mahcup
ama kararlı duruşuyla taraftarın kalbinde kendine yer açtı. Kızılyıldız maçlarında yaşadığı iç
çatışma, duygusal hali ise onu sadece iyi bir oyuncu değil, derin bir karakter hâline getirdi.

Bir Gün Yeniden

İlk Milano maçında Ataşehir, ona hak ettiği alkışı mutlaka verecek. Belki birkaç yıl sonra tıpkı Melli ya da Bjelica gibi Fenerbahçe'ye geri dönecek. Ve eminiz; geri döndüğünde bıraktığı yerden devam edecek. Çünkü o, buranın çocuğu gibi. Her şey için teşekkürler Marko Paşa…


YORUMLAR

  • 0 Yorum