Rüzgâr gibi geçti
Yarım sezonda üç kupa, unutulmaz anlar ve örnek bir profesyonellik. Fenerbahçe Beko’nun kaderini değiştiren kısa ama özel bir hikâye.

ALİ BARUTÇUOĞLU
Basketbol dünyasında "doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişi" ifadesi çokça kullanılır. Ancak bu sezon Fenerbahçe Beko, bu kavramı sadece somutlaştırmakla kalmadı; ErickMcCollum transferiyle adeta mükemmelliğin tanımını yaptı. Yarım sezonluk süreçte üç kupa kazanan sarı-lacivertliler, bu başarıya giden yolda Erick’ten hem saha içinde hem saha dışında altın değerinde katkılar aldı.
Geç Gelen Ama İsabetli Bir Karar
Erick McCollum, Fenerbahçe’ye büyük soru işaretleriyle geldi. Yaşı, fiziği ve geçmiş EL deneyimi üzerinden yapılan eleştiriler transferin başında taraftarda tedirginlik yarattı. Ancak aslında onu tanıyanlar için bu bir sürpriz değildi. Kazan ve Galatasaray dönemlerinde iz bırakan oyunuyla Türkiye’ye hiç de yabancı olmayan bir oyuncuydu. Nitekim son yıllarını geçirdiği Karşıyaka’da kendi hikâyesini yazarken, sezon ortasında Fenerbahçe Beko ile EuroLeague sahnesine geri döndü.
Gelişiyle birlikte endişeler yerini heyecana bıraktı. İlk maçında oyuna girişi ile ısınan taraftar asıl bağı real Madrid karşılaşması ile kurdu. İkinci çeyreğin sonunda aylarca Fenerbahçe ile adı anılan Bruno Fernando’yu dans edercesine geçerek attığı sayı , taraftarın gönlünü anında fethetti. Ardından gelen maçlarda hızlı şutları, kısa sürede yakaladığı 6-8 sayılık serileri ve hücuma getirdiği çeşitlilikle takımın temposunu yükseltti.
Sadece Skorer Değil, Tam Bir Takım Oyuncusu
McCollum’un oyun zekâsı, koç Saras Jasikevicius’unsistemine hızlıca adapte olmasını sağladı. Kısa sürede takımın saygı duyduğu, sevdiği bir figür hâline geldi. Özellikle Final Four’da Panathinaikos’a karşı gösterdiği performans, Fenerbahçe’yi finale taşıyan kapıyı ardına kadar açtı.
Sadece saha içi değil, saha dışı katkısı da büyük oldu. NBA’deki kardeşi C.J.’in kenarda kurduğu bağ ve tutku NBA için zaten bir marka olan Fenerbahçe Beko markasına daha da değer kattı. Gerek mütevazı duruşu gerek saha içi kararlılığıyla taraftarın kalbinde özel bir yer edindi.
Fiziksel olarak beklentilerin altında görülse de, oyun görüşü ve olgunluğu her an sahadaydı. Ne yaşı ne de boyu, onun enerjisine ve katkısına engel olabildi. Genç oyunculara örnek olurken, yıldızlara da liderlik etti.
Tıpkı yıllar önce Nikos Zisis’in ilk Final Four'a katılımda oynadığı rolle anılması gibi, McCollum da bu sezonun kilit mihenk taşlarından biri olarak tarih kitaplarındaki yerini şimdiden aldı.
Sessiz, Saygılı, Tam Bir Kazanan
6 ayda bir oyuncu ne verebilir, ne kazanabilir? İşte McCollum bu sorunun cevabını en net şekilde verdi. Kariyerinin sonbaharında EuroCup’tan sonra EuroLeague kupasını da kaldırarak hayalini gerçekleştirdi. Gerginlik yaratmadan, takımı ya da rakibiyle polemiklere girmeden; tamamen centilmence ama kazanan gibi oynadı.
Final Four’daki sakinliği, görev bilinci ve kriz anlarındaki liderliği, onun sahada olduğu kadar kafasının da ne kadar “oyunda” olduğunu gösterdi.
Bugün Fenerbahçe Beko’dan ayrılırken, herkesin yüzünde aynı şey var: Teşekkür, gülümseme ve minnet. Evet, ezeli rakibine geçiyor olabilir; belki daha çok süre, daha çok sorumluluk alacak. Ama biz basketbolseverler, onu izlemeye devam edeceğimiz için sevinçliyiz.
Peri Masalı Gibi Bir Veda
Erick McCollum bu sezon sadece bir oyuncu değil, adeta bir peri masalının kahramanı oldu. Geldi, oynadı, kazandı ve saygıyla uğurlandı. Giderken arkasında istatistiklerden çok karakterini bıraktı. Ve belki de kendisi için bir daha tekrarı olmayacak bu fırsatı çok iyi değerlendirerek, EuroLeague sahnesine veda ederken en büyük kupayı kazandı. Galatasaray’da yolun açık olsun Erick…
YORUMLAR