Beşiktaş'ın çocuğu

Levent Topsakal, 'Ben Levent'te doğdum. Adım da ondan Levent. Babam da İş Bankası'nın Arnavutköy ve Ortaköy şubelerinin müdürüydü. Dolayısıyla orada büyüdüm. Orada su içtim, orada koştum... Beşiktaş çocuğuyuz yani...' diyor.

Dünyada yayılan ve tehlikesinin bir hayli ciddi olduğu koronavirüs, hayatta birçok şeyi aksattı. Maçlar ertelendi, bazı ligler sonlandırıldı… Her spor branşında olduğu gibi, basketbol da bundan nasibini aldı ve almaya devam ediyor. Sosyal hayat durdu.

Daha önce Necati Güler ve Tamer Oyguç ile olan röportajlarımı yüz yüze yapmıştım. Bu sefer olağanüstü koşullar, adı özellikle İTÜ ile anılan, günümüzde kendi isminde basketbol akademisi bulunan, 1990’ların efsane şutörler kervanından Levent Topsakal ile telefonda konuştuk...

Eczacıbaşı altyapısından 12 yaşında İTÜ altyapısına geçtiğini söyleyen Levent Topsakal, 16 yaşında henüz yıldız takım oyuncusuyken profesyonel olduğunu ve bir yıl sonra da A takıma geçtiğini söyledi.

Öncelikle şu bilgiyi vermekte fayda var; bahsedilen İTÜ’nün şu an BSL’de oynayan Sigortam.net İTÜ Basket ile herhangi bir alakası yok. 12 yaşından 22'sine kadar Arılar’da geçirdiği ilk dönemi anlatan Levent Topsakal, oradaki havayı şu şekilde anlattı:

“İTÜ’yü bir aile kulübü gibi düşünebiliriz. İTÜ’lü başarılı ağabeylerimizin desteklediği, çok mütevazı bütçelerle çok büyük başarılar alan, hatta bir sene şampiyonluğu alacak kadar güçlü olan, her sene play-off oynayan müthiş bir organizasyondu. Oradaki arkadaşlık, ağabey-kardeşlik…

Bunlar bizi bir arada tutuyordu. Gümüşsuyu’nda antrenmanlarımızı yapıyorduk. Kemal Erdenay, hem başkan hem de A takım antrenörü olarak olayın en başındaydı. Aslında yaşadıklarımızı, kapitalizmin olduğu bu dönemde anlatmama imkân yok. Sadece çok günler geçirdik diyebilirim. İnsanların bu ortamda bunları anlatsam da, anlamalarının pek ihtimali yok yani.”



KONTRATI YIRTTIM VE DÖNDÜM

Ancak Levent Hoca’nın İTÜ dönemi sadece 1988’de Efes’e transfer edilmesiyle sona ermedi. Levent Topsakal’ın 2000-02 yılları arasındaki ikinci İTÜ dönemi, bordo beyazlı ekibin neden daha farklı olduğunu anlatıyor. Topsakal yaşadığı transfer sürecini ise şöyle anlattı:

“33 yaşındaydım. O dönem Ülkerspor’da kaptandım ve EuroLeague’de oynuyordum. İTÜ 2. Lig’e düşmüştü. Ben de o sırada Tuborg ile anlaşma imzalamıştım ama kontrat yanımdaydı. O sırada Kemal Ağabey (Erdenay) telefon açtı. ‘Levent, küme düştük. İhtiyacımız var. Bütçemiz yok, oyuncu yok. Durumumuz yok. Gel burada oyna, antrenör ol. Takım kur ve bizi 1. Lig’e çıkar.’ dedi. Ben de elimdeki kontratı yırttım ve Teknik Üniversite’ye geri döndüm. Çok şükür şampiyon olduk ve 1. Lig’e çıktık. Hayatımın en güzel dönemlerinden biridir.”

KOCAELİ HALKI BU OYUNU SEVİYORDU

Levent Topsakal, kariyeri boyunca birçok takımda oynadı. İçlerinde dikkatimi çeken ve çok fazla bilgi sahibi olamadığım kulüp, Kocaeli’ndeki Nasaş takımıydı. Eski bir alüminyum markası olan Nasaş’ın basketbol takımı hakkında bildiğim şeyler, 1980’lerde ve 1990’ların başlarında önemli oyuncuların formasını giydiği; ancak 1993’te iflas etmesiyle piyasadan silindiği ve basketbol takımının haklarını Ülker’in alıp Ülkerspor’un 2006’ya kadar Efes’e kafa tutmaya çalışan ve zaman zaman da geçen takımı kuracağıdır.

Levent Hoca, Nasaş dönemini ve Kocaeli’nin basketbol şehri olma yolundaki süreci, “Yanlış söylemiyorsam, Nasaş’ın sahibi Fetih Ağalar idi. Basketbola yatırım yapıyordu. Fenerbahçe’den oraya geçtim. Biz Kocaeli’nde çok başarılı olduk. Türkiye Ligi’nde yarı finale kaldık. Kupa’da final oynadık. Avrupa’da üst turları gördük. Böyle bir durumda, Kocaeli halkı tribünleri dolduruyordu. Basketbolu çok seviyordu.

Sezon ortasında maddi problemler yaşıyorduk. Zor senelerdi. Bir sürü kulübün kapandığı senelerdi. Ben orada şunu hissettim; halk basketbolu seviyor. Hemen hemen bütün maçlarımızı dolu tribünlere oynuyorduk. Tabii ki bu başarıyla gelen bir şey. Averaj takımı değildik.

Yaptığımız şeyler kolay değildi. Bir Kocaeli takımı için Türkiye Kupası’nda final, ligde yarı final oynamak, Avrupa’da tur atlamak kolay şeyler değil. Bu başarılarla beraber seyirci potansiyelinde, halkın basketbola olan sevgisinde çıkış oldu. Ocak-şubat aylarında maddi problemler artmaya başladı ve Ülker ile anlaşma sağlandı. Sezonu Nasaş olarak bitirdik; ama Ülker ertesi sezon isim hakkını alıp ligde devam etti” diyerek anlattı.

FENERBAHÇE DÖNEMLERİ

Levent Topsakal, İTÜ’de olduğu gibi, Fenerbahçe’de de birbirinden farklı dönemler geçirdi. Bunlardan ilki, 1990-1991 sezonuydu; yani Sarı Kanaryalar’ın ilk lig şampiyonluğunun geldiği sezon. “Fenerbahçe’den cazip bir teklif geldi” diye başlayan Topsakal, “Rahmetli Doğan Ağabey (Hakyemez) menajer olmuştu. Allah rahmet eylesin. Rahmetli Metin Aşık da başkandı. Onlarla görüştük ve böyle bir karar aldım. Larry Richard tek yabancımızdı. Hüsnü Çakırgil, Can Sonat, Ferhat Oktay, Kemal Dinçer… Aliço (Ali Rıza Limoncuoğlu) kaptanımızdı.

Çok değişik kimliklerin bir araya geldiği bir takımdı. Normal sezon boyunca 2 maç kaybettik. Başarıların, devamlı maç kazanmanın verdiği keyifle değişik kimlikler, renkli bir portreye dönüştü. Başarısızlık olsaydı, nereye varırdı bilemiyorum; ama başarıyla beraber, değişik kimliklerle çok neşeli, keyifli bir sezon geçti. Sonunda da şampiyonluk geldi ve ilk şampiyonluktu. Bizim hayatımızda şanstır bunlar. Çok inanılmaz ve şanstır bu durumları yaşayabilmek. Nasıl diyeyim? Anlatılacak bir şey değil Fenerbahçe’nin şampiyonluğu.

Seyircilerin biz maça çıktığımız zamanki reaksiyonlarını anlatamam. Spor ve Sergi Sarayı’nın karanfillerden parkesinin gözükmediği maçlar oldu. Şimdi bile tüylerim diken diken oluyor. Bunları anlatınca basit kaçıyor. Yaşamak lazım. Fenerbahçe’deki şampiyonluk senesi bambaşka bir yıldı” ifadeleriyle o dönemin çok özel olduğunu vurguluyor.



TAKAS SÜRECİ VE BEŞİKTAŞ’A GEÇİŞ

1998-1999 sezonunda yönetim ile yaşadığı sorunlar nedeniyle iddialı; ancak istediği başarıyı yakalayamayan Fenerbahçe’den Tamer Oyguç karşılığında Beşiktaş’a takaslanan Levent Topsakal, “O dönem rahmetli başkanımız Süleyman Seba (Allah rahmet eylesin. Çok özel bir insandı) Aziz Yıldırım’a böyle bir teklifte bulundu ve takas gerçekleşti. Çok mükemmel bir Beşiktaş senesi. Doğup büyüdüğüm, beni yetiştiren semtin takımında oynamak nasip oldu” dedi.

Ben de merak ettim ve Beşiktaş’ın hangi semtinden olduğunu sordum kendisine. Tek bir soru ile birçok güzel cevaplar ve bilgiler aldım Levent Hoca’dan: “Ben Levent’te doğdum. Adım da ondan Levent. Babam da İş Bankası’nın Arnavutköy ve Ortaköy şubelerinde müdürüydü. Dolayısıyla orada büyüdüm. Orada su içtim, orada koştum… Beşiktaş çocuğuyuz yani.”

NBA YILDIZLARI İLE BİRLİKTE OYNADI

Açıkçası, o dönemlerde Türkiye’de iki farklı NBA yıldızı ile takım arkadaşı olmak herkese nasip olacak bir durum değil. Levent Topsakal, 1989 yılında Anthony Mason ile Efes’te, 1999 yılında Mahmoud Abdul-Rauf ile Fenerbahçe’de takım arkadaşıydı. Denver Nuggets’ın efsane isimlerinden Abdul-Rauf’un dehşet bir oyuncu olduğunu söyleyen Topsakal, “Anlatması çok güç, çok özel yetenekleri olan bir oyuncuydu ama tikleri vardı (Tourette Sendromu) ve o dönem psikolojik açıdan sağlıklı değildi. Kararları değişik biriydi. Ayrılmayı tercih etti. Ayrıldığında özel bir durum yoktu. Kendisi karar verdi ve gitti” dedi.

Levent Hoca, merhum basketbolcu Anthony Mason hakkında ise şu sözleri söyledi: “Çok atlet ama skorer açıdan zayıftı. Sosyal hayatında kontrol dışıydı ama iyi bir arkadaştı. Beni severdi. Ben de onu severdim. Aramızda iki yaş vardı; ama bana ağabey gözüyle bakardı. Sorular sorar, kendini geliştirmeye çalışırdı. Mücadeleci, atlet, hızlı ama birtakım fundamental eksikleri olan bir oyuncuydu. Değişik bir tipti. Sosyal ortamda sorun çıkarabilecek hâlleri vardı. O da kısa sürede ayrıldı ve NBA’e gitti. Onun basketbol tarzı, öyle yürekten oynayan bir oyuncu, açık alanda başarılı olma ihtimali yoktu. Onun yeri zaten NBA’di.”

İRLANDA MAÇINDAKİ 78 SAYI

Yıldız Milli Takım’ın 16 Nisan 1983 tarihinde İrlanda’yı yendiği Avrupa Şampiyonası grup maçının Levent Topsakal’da yeri ayrıdır. Çünkü o karşılaşmada 78 sayı atmıştır ve bu bir milli maç rekorudur. Levent Hoca, ise 78 sayı attığının farkında olmadığını şu şekilde anlattı: “İrlanda zayıf bir takımdı. Maç bitti. Bana 78 sayı attın dediler. O zamanlar maç kağıdı, asist vs. tutulmuyor. Farkında değildim. 78 sayı attığımın farkında değilim! Tamam iyi bir skorerdim, şampiyonada sayı kralı oldum; ama zayıf bir takıma karşı olağan bir durumdu. Maç da 146-64 gibi bir skorla bitmişti.”

TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?

- Aydan Siyavuş
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Michael Jordan
- En iyi ilk 5'iniz?
- Orhun Ene, Harun Erdenay, Hüsnü Çakırgil, Ömer Büyükaycan, Tamer Oyguç
- En zorlu deplasman?
- İstanbul derbileri
- Tek kelime ile basketbol...
- Hayat

efsaneleranlatıyor ribaunddergisi leventtopsakal beşiktaş fenerbahçe millitakım